30 Eylül 2012 Pazar

Dün Gece Alsancak


Karşıyaka 1-0 1461 Trabzon // 5 maç, 4 galibiyet-1 beraberlik; 13 puan #karsiyakageliyor

28 Eylül 2012 Cuma

Marc Janko ve Diğerleri

Tüm teknik direktörlerin akıl hocalığını yaptığımız, keresteden salladığımız, otu boku eleştirdiğimiz, şezlong üzerinden olmasada klavye delikanlılığı yaptığımız bi' yazı ile yine siz değerli okuyucularla birlikteyiz, demeyi isterdim ama yok arkadaş okuyucu yok, herkes alemci, kolpacı, kahrolsun ezberci eğitim sistemi...

Janko'nun Avusturyalı olması, Türkiye'de transferin ülkeye ve geldiği takıma göre değerlendirilmesi, kendisinin medyada değerini ve haber ratingini azalttı. Hem Avusturyalı olacaksın, hem de Twente gibi hiçbir oyuncusu türkiye liginde forma giyemeyecek bi' takımda kariyerin olacak(bunu söyleyen büyük beyinli bi' gazeteci abimiz), eeee, o zaman haddini bilip ilgi falan beklemeyeceksin. Gideceksin, KTÜ'den 2 öğrenci bulup 3 kişi eve çıkacaksın, elektriği suyu üzerine alacaksın ve evi de otobüs durağının yakınında tutacaksın yok öyle araba falan....

Janko, benim izlediğim kadarıyla söylüyorum. Porto ve Twente kariyerleri için ağırlıklı olarak Twente'de golcünün nasıl olması gerektiğini, yeteneğini fiziksel üstünlüğün nasıl kullanılacağını açık ve net bi' şekilde sahada ifade eden biri olarak bilinir. Ancak Porto da sezon öncesi kampı geçiren Avusturyalı golcü geleli 1 ay oldu ve hala hazır olmadığı gerekçesiyle oynatılmıyor. 3 maçta süre aldı, antep maçının son 10 dakikası, sivas maçının son 10 dakikası ve geçen haftaki fener maçında 87. dakikadan sonra geriye kalan zamanda sen hesapla işte...

Neden oynatılmıyor?

1. Transferi Şenol Güneş yapmamıştır, son dakika da illa biri gelecektir o an Janko ile anlaşılmıştır, Şenol Güneş'te "iyi tamam gelsin amk" demiştir. Dolayısıyla da Henrique, Halil,Vittek arkasından son tercih olmuştur.

2. Hazır değildir, sezon başı kampı yapmamıştır. Geldiği takımda kadro dışı kalmıştır, çalışmalarını tek başına sürdürmüştür. Dolayısıyla transferinin ardından 1 ay geçmesine rağmen daha kondisyon yüklemeleri tamamlanmamıştır vs.

3. Hücum hattındaki rakipleri Halil, Henrique ve Vittek leblebi gibi her hafta 2şer 3şer sallamaktadır, dolayısıyla form durumdan dolayı oynatılmamaktadır.

vs. vs... yada bla bla bla nasıl işine geliyorsa !!

Geldiği hafta Antep maçında yedek bırakılıp, son 10 dakika da oyuna alınmasını anlarım. Daha yeni gelen hiçbir adam "ben" olmadığım sürece ilk maçta kenarda oturur. Ancak araya milli takım arası girdikten sonraki ilk maçta artık 11 başlamalı ya da en azından 2. 45 dakikada sahada bulunmalıdır ki fener maçında 87. dakikada oyuna girdiğini göz önüne alırsak bayağı bi' ayıp edildi.

Yalnız düz mantıkla Videotona bile gol atamayan bi' takımın kadroya Marc Janko gibi tam anlamıyla golcü klası olan adamı ekledikten sonra 3 maçta sadece 33 dakika civarında oynatması da hiç mantığa sığmayan bi' seçim. Ki o 3 maçta da Trabzon'un attığı gol sayısı sadece 1, o golde Halil Altıntop'un kendisinin bile nasıl attığını bilmediği rövaşata !!

Samet Aybaba'ya verdiğimiz gibi Şenol Güneş'e akıl veremiyoruz çünkü onun yeri ayrı, ortaya koydukları ayrı, kişiliği ayrı, felsefesi ayrı, farkı ortada yani.

Ama Janko bu hafta da kenarda başlarsa o zaman sen gör nasıl sallıyorum, tanımam Şenol menol, Mourinho gelse kurtulamaz, Guardiola'nın yeleği yeter...

27 Eylül 2012 Perşembe

Bu Adamı Oynatacaksın Samet !!!

Yönetim affetse bile Samet Aybaba'nın onun düşünmediği gibi saçma cümleler kuranlar,

Ömür boyu sağ çizgide Holosko, orta sahada Veli, sol bekte Uğur Boral'ı izlemeye mahkumdur...

Bırakında adamı izleyelim, açın önünü sürün sahaya, her takımın 1 kişiyi idare edebilecek gücü vardır..

Zaten o gücü de yoksa takım değildir, bırakın da biraz travela izleyelim.


26 Eylül 2012 Çarşamba

Once Upon A Time:Tacchinardi

Uzaktan şut çeken oyuncular ve kaleciler, uzaktan gol atılan PES serileri ve FİFA 2000, idman sonunda yapılan şut çalışmaları, kanatlardan kesilen ortalara yapılan stopping vuruşla ağları delercesine giden şutlar, halı saha da maç öncesi uzaktan çekilen artislik vuruşlar ...ve tabi ki uzaktan avlanmaya bayılan armut kaleciler =)


Taccho başkanın long shoot'u 20 olduğu için CM 01/02 de ondan daha iyi DMC' ler olmasına rağmen şut güçleri düşük olduğu için hep Taccho başkanı 11 başlatmışımdır. Hele ki rakip kalecinin menajerlik efsanesi olan player rating'i 5'lere 4'lere düştüğü anlarda, Taccho başkan yedekse hemen oyuna sokup uzaktan kutsalı dayamasını sağlamışımdır.

Alessio Tacchinardi şu günlerde 37 yaşına bastı ve İtalyan kızlarının ilk gün Juventus formasını terlettiği günkü gibi canını yakmaya devam ediyor. Bu cümlede geçen "italyan kızları" ve can yakma meselesi Tacchinardi'yi tanımayanların; istikrarsız, disiplinsiz, çalışmayı sevmeyen, senede 3-5 kulüp değiştiren bi' adam olduğunu zannetmelerine yol açabilir. Hele ki yukarıda ki mahallenin yakışıklığı çocuğunu görünce Behlül gibi ne Bihter'lerin canını yakmıştır, Sergen bile kepçesiyle neler yapıyordu olum dedirtmiştir.

Ama olaylar bildiğin gibi değil !!

Tacchinardi 11 yıl formasını giydiği Juventus'ta sadece Serie A da 23 maç ortalaması ile oynadı. Her zaman ilk 11 oyuncusu oldu. Ta ki calciopoli skandalında takım dağılıncaya kadar. Sonra Villareal'a kiralık gitti geldi, Brescia derken 2008 'de futbolu bıraktı.

Ve Alessio Tacchinardi geçtiğimiz sezon Juventus stadında düzenlenen 50 Juventus efsanesi ödül töreninde ödülünü alanlar arasında yerini aldı. 

Ohaa lan neyin efsanesi olum bu adam, uzaktan şut çekiyor diye efsane mi olur diyenler için;

Tacchinardi Juventus formasını 404 kere giyerek tarihte en fazla Juventus forması ile maça çıkan 5. oyuncu olarak kayıtlara geçmiş durumda, hani boş konuşanlar için bilgi vereyim dedim.

Son olarakta eğer günümüz futbolunda hala oynuyor olsaydı, Guardiola'nın Barcelonasında nefis bi' D/DMC görevi yapardı diye düşünüyorum.

Long Shot' un hep 20 olsun panpa !!


23 Eylül 2012 Pazar

Metin Ol Desem Olur Musun?

"Süper ligde son 4 sezonu şampiyon olarak kapatan, şampiyonlar liginde geçen sene Barcelona ile oynadığı final maçını 90+4'te Messi'nin attığı gol ile kaybeden ve bu sezon şampiyonlar ligi ilk maçında Old Trafford'dan 1-0'lık mağlubiyetle dönen son şampiyon Kasımpaşa takımı bugünkü 1-0'lık Sivas mağlubiyeti sonrasında sizin anlayacağınız dille görülen lüzum üzerine teknik direktörümüz Metin Diyadin ile yollarını ayırma kararı almıştır."


Metin Diyadin'in iyi başlayan TD'lük kariyeri üstüne koyarak ama kötü bi' talih yolunda devam ediyor. 2 sene önce Orduspor'u süper lige çıkardı ama 3 ay sonra istifa etmek zorunda kaldı. Oradan gitti Kasımpaşa'ya onu da süper lige çıkardı. Yönetim değişti, transferler yapıldı, hedefler koyuldu ve sezon başladı. 5 maçta 3 galibiyet ile liderin 4 puan gerisinde 2. olarak haftayı kapatıyorum derken kapının önüne konuldu. 2 haftadır izliyorum Kasımpaşa'yı, Antep maçında bu hafta ki nefis oyundan sinyaller vermişti ki beni yanıltmadı. Takır takır top oynadı Metin Diyadin'in takımı hakem penaltıyı yedi, tonla gol kaçırdılar ve sonuçta 1-0 mağlup oldular.

Şu anda tek üzüldüğüm konu Metin Diyadin'in görevine son verilmesine rağmen tazminat namına Kasımpaşa kulübündeki dünyanın en bilgili futbol bilgini kodamanlarından 5 kuruş alamadan ayrılacak olmasıdır. Onun dışında hiçbir şeye üzülmüyorum. Çünkü federasyonu başkanını, milli takım hocasını daha bi' sürü sportif hadiseyi siyasetçilerin atadığı ülkede bugün Metin Diyadin gider, yarın ben giderim, ertesi gün sen gidersin. Bunlara üzülmek falan boşa zaman kaybıdır.

Artık Türk teknik adamların yapacağı, yapmak ve yaptırmak için götünü yırtacağı, yegane tek amaçları kontrat imzaladıkları an o kontrata tazminat maddesini minimum 1 milyon doları ekletmeleridir. 

Kasımpaşa'ya gelince; Karşıyakalı olarak zaten nefret ettiğimiz, günü gelince önce hesabı sonra götünü kesmekten geri adım atmayacağımız bi' kulüp olarak biliyorduk ama orası bi' spor kulübünden çok ufak bi' siyasi teşkilata dönmüş. 

Mustafa Denizli'nin adı geçiyor. Onun da bazı yalakaları var twitterda, onlar kendilerini çok iyi biliyorlar ve nedense Kasımpaşa maçlarından pic.twitter yapmaktan da çekinmiyorlar-dı. Bunlar tesadüf mü umarım öyledir.

Diğer adı geçen adam ise Ertuğrul Sağlam. Bak adam dedim, Ertuğrul Sağlam dedim. Umarım Ertuğrul Bursayı bırakıp bu iki günlük "jet-Fadıl" benzeri bi' staylası ile kurulan siyasi şirketin CEO'su olmaz. 

Son olarak Metin Diyadin'in bu garip gibi görünen hadiseden sonra oturup karalar bağlamasına hiç gerek yok. Sakın üzülme metin falan da olma, takılmana bak, adam ol yeter !!

2007 // 2010 // 2012 // SOFUOĞLU


22 Eylül 2012 Cumartesi

L'Pool // ManU

23 Eylül Pazar
15:30
Lig TV 3

Kuzey Güney // 1-0

Hayatı çok farklı yaşayan şehirlerin temsil edildiği, çok farklı iki kültürün takımı...
Birinde yazlar sıcak ve kurak diğerinde 4 mevsim yağmurlu..
Biri kuzeyin emekçi oğlu ama Volkan Konak gibi populist değil bildiğimiz gariban, sade, saf bi' vatandaş..
Diğeri ise tam bi' fırlama, güneyin deli olmayan çalışan ne idüğü belirsiz Abidin Güç deyimiyle serseri dangalak...

Karabük takımı dağılmış ve tribünde tabiri caizse 3-5 kişi var.. Onlarda neden orada olduklarının farkında bile değiller ama sorun yok, çünkü rakibin ondan aşağı kalır yanı yok!!  Resimde Antalyalılar hep gülüyorlar ama en ufak bi' dalga da yerle bir olacaklarını herkesten daha iyi biliyorlar..

Ve maç başlıyor. Hava da sersem bi' esinti, yağsa da kurtulsak dercesine gıcık rüzgar tam bi' sinir bozucu demeye kalmıyor, ufak ufak hakemin düdüğüyle indiriyor, kimine göre tam aptal ıslatan tipten..

Ne stat stadyuma benziyor, ne tribünler ne de sahada bizim futbol adını verdiğimiz oyunu icra edenler oyunu oynayabiliyor..Kimin ne yaptığı belli değil, gelişigüzel abanmalar, dan dun vuruşlar, ne bi' araya ince pas, ne defans arkasına sarkan golcü, ne de en geride bi' süpürücü stoper..

Futbol dışında her şey mevcut...Tek uygun olan ilk haftaki maçtan sonra eleştirilen ZEMİN, kaymak gibi halı saha tadında...Futbolcular mahalle havasında bile değiller..


Derken yarı uyuklayarak yarı "Kayıp Şehir" yaparak geride bıraktığımız 80 dakikadan sonra değişiklik tabelası kalkıyor ve oyuna Ahmet İlhan Özek'in girdiği anda kumandayı atıp zappingi bi' kenara bırakıyoruz.

Ahmet İlhan Özek 80'den sonra defansı, kendi sol kanadını, rakibin sağ kanadını, sağ stoperini, sağ iç orta sahayı, kaleciyi, hakemi, kendi takım arkadaşlarını zorlamaya başlıyor. Bu zorlamalar, adale attırmalar, itişmeler kakışmalar, artık kayışın kopacağının sinyalleri... Bu çocuk 11 başlamalı, biri Skibbe'ye söylesin !!

Bu arada futboldan, sahada ki ve kenarda ki alınterinden habersiz, hani o emekçi diye bildiğimiz Karabük seyirciside "Skibbe istifa" diye kıçını yırtmaya başlıyor ki maç Antalya da olsa bundan farklı bi' durum olur muydu pek emin değilim ama Şifo'nun 4 senedir orada olduğunu düşününce olmazdı gibime geliyor.

Her neyse...

Yağmur şiddetini arttırdı. Herkes alışık yağmura, KARADENİZ yaz-kış yağmurlu, AKDENİZ'i kışın sel götürüyor o yüzden kimsenin umrunda değil. Yıllarca İstanbul da karnını doyuran Şifo hoca bile eli cebinde, yaka bağır açık keyfine bakıyor yağmur altında..1 tane de gol atsalar havalara uçacak, çamur deryasında sırt üstü olimpiyat rekoru kıracak..

Derken paaattttttt.....İlk ateş Ahmet İlhan Özek, Emre Güngör'ü oyundan attırdı. Demeye kalmadı, 4 dakikalık uzatmanın 3. dakikasında 10 dakikalık AİÖ kıçını yırtma operasyonu, köşeye Thierry Henry plasesi ile sonuçlandı ve Karabük 3 puanı tabelaya yazdırdı.

400 milyon dolarlık Süper Lig.. Marka değeri... Yayın gelirleri...İddaa gelirleri...

Bomboş, 4'te 1'i bile dolu olmayan tribünler, Ankara 2 nolu dış sahadan beter statlar, haberi bile olmayan maçlar..

Aynı saatlerde başlayan Nürnberg-Frankfurt maçındaki stat, zemin, seyirci ve rating durumuna bakın ondan sonrda marka değerinden bahsedelim, 400 milyon dolarla neleri kapattığınızı o zaman konuşuruz..

Nürnberg-Frankfurt dün akşamki sadece seyirci sayısını söylüyorum, 45.033 gerçek futbolsever...

Karabük-Antalya maçında ise belki 1.000 kişi onunda ne sever olduğu belli değil, olsa olsa Seray Sever..

14 Eylül 2012 Cuma

Messi ve Ronaldo Arasında Kalan Holosko


2010 Dünya Kupası Koleksiyonumdan

Havalandırma altında içim titrerken yazdım, kaynaksız çalanın amına koyarım..İyi seyirler

14 Eylül Cuma

15:00 Artistik Bilardo Dünya Şampiyonası // NTV Spor
18:00 Beşiktaş-Anadolu Efes // NTV Spor
20:15 Galatasaray MP-Unics Kazan // NTV Spor
21:30 Augsburg-Wolfsburg // TRT Haber

15 Eylül Cumartesi

14:00 Rixos Yarı Final Galatasaray MP-Anadolu Efes // NTV Spor
16:00 Rixos Yarı Final Beşiktaş-Unics Kazan // NTV Spor
18:15 Artistik Bilardo Dünya Şampiyonası // NTV Spor
21:00 Getafe-Barcelona // NTV Spor
23:00 Sevilla-Real Madrid // NTV Spor --üst olur
14:45 Norwich-West Ham // Lig TV 3
17:00 Stoke-Man City // Lig TV2
17:00 Man UTD-Wigan // Lig TV3
18:00 Kasımpaşa-Gaziantep // Lig TV
19:30 Sunderland-Liverpool // Lig TV3 -- 1 olur
20:30 Antalya-Galatasaray // Lig TV
20:30 Bursaspor-Karabükspor // Lig TV2 -- 1 olur
16:30 Dortmund-Leverkusen // TRT Haber
19:30 Furth-Schalke 04 // TRT Haber
16:00 Kartal-Samsun // TRT Spor
20:00 Karşıyaka-Ankaragücü // TRT Spor -- 1 olacak

16 Eylül Pazar

18:00 Trabzon-Sivas // Lig TV
18:00 Eskişehir-G.Birliği // Lig TV2
18:00 Reading-Tottenham // Lig TV3
20:30 Fenerbahçe-Mersin // Lig TV
20:30 Akhisar-İBB // Lig TV2
16:30 Freiburg-Hoffenheim // TRT Haber
15:30 Erciyes-1461 Trabzon // TRT 1
17:00 Tenis İstanbul Challenge Tek Erkekler Finali
20:00 Denizli-Adana Demir // TRT Spor
18:30 Frankfurt-Hamburg // TRT Haber
18:00 Rixos Final Maçı Banvit-Efes // NTV Spor
20:00 Rixos 3.lük Maçı Galatasaray-Beşiktaş // NTV Spor-BANT
22:30 Atletico Madrid-Vallecano // NTV Spor -- handikaplı 1 olur
22:00 Cruzeiro-Vasco // Lig TV3

17 Eylül Pazartesi

20:00 Beşiktaş-Elazığ // Lig TV
20:00 Ordu-Kayseri // Lig TV2
22:00 Everton-Newcastle // Lig TV3
20:00 Adana-Buca // TRT Spor

Yayın, yayıncılık, yaymak, yay, ok, dart aklına ne gelirse hepsi bizim işimiz =)

13 Eylül 2012 Perşembe

12/13 Karşıyaka Süper Lig Yolu Volume 4567456098534


Aslında bu tarz yazılar lig başlamadan önce yazılır ama malumunuz yumurta kapıya dayanmadan kıçımı kaldırmam mantığı ile transfer dönemini kullanan yöneticilerimiz son güne kadar transfer yaptığı için bizde yumurtaları görmeden takımla ilgili 2 satır yazamıyoruz. Hee yazmaya yazarız, sonuçta ne olacağını az çok biliyoruz; yine ekran başında saçımızı başımızı yolup tırnaklarımızı kemireceğiz, açık tribünde koltukları tekmelerken ya kırılırsa diyeceğiz yani siz üzülebilirsiniz ama biz kahroluyoruz pankartı hazır kıta bekliyor olacak. Belki bu sene o gece olacak ama yine de cinnetlerden cinnet beğenip öyle süper lige öyle çıkacağız. Ama yine de hiç birşey olmamış gibi takımla, kadro yapısı ile ilgili teknik, taktik bi' şeyler yazmak gereği duymuyor değilim ve işte yazıyorum.

Geçen seneki pozisyon üretemeyen, üretsede atamayan, atsada cinnetten sevindirmeyen, sevindirsede 5 dakika sonra delirten, amaçsız ama amacı var gibi ara ara maç kazanıp hesaba kitaba sokan, en sonunda uçurumun kenarına gelip oradan geri dönen takımı gördükten sonra bu sene ki 4 puanlı başlangıç ve kadronun daha elle tutulur olması ve 2 hafta olmasına rağmen pas yapmaya çalışması bile nisan-mayıs için heveslendirmeye yetiyor. En azından geçen seneye göre ilk 11'inden Necati, Fatih ve Ahmet Burak dışında 8 oyuncusu değişen bi' takım için 2 haftada 4 puanla yola devam etmek ilk haftaları minimum kayıpla atlatmak adına güzel oldu.

O sene bu sene o gece de bu sene diyeceksek;  İçerde Ankaragücü sonra Buca maçı var ki nerede olduğunun önemi yok gerekirse Uzay Atatürk Olimpiyatta oynayalım hiç fark etmez.  Eğer bu 2 maçtan 6 puan çıkarabilirsek, kağıt üstünde Manisa ile birlikte şimdilik benim gördüğüm en alternatifli, silahı bol hem gerçek hem mecazi olarak derin bi' kadroya sahip 1461 Trabzon ile içerde oynayacağımız maç ultra önem taşıyacak. O maça 10 puan ile çıkmak demek, 1461 maçında zirvenin taliplisine "hop uşağım bi' dur hele bu ne acelen bi' soluklan" deyip ince ayarı vermenin dolaylı yoldan da diğer rakiplere mesajı göndermenin fırsatı olacaktır. Yani 1 puan bile o maçta kıymetlidir, nimettir nimet, bulursan öp, 3 kez alnına koy, sonra da koy kesene 1 puan lazım olur Nisan-Mayıs aylarında. Bu arada 1461 takımı ligi 1. bitirse bile Trabzonspor'dan dolayı süper lige çıkamayacak, misal Barcelona Athletic...

17 haftalık ilk yarıyı 25-30 puan arası bi' nokta da kapatmak devre de yapılacak 1-2 yaratıcı oyuncu takviyesi ile play-off oynamayı garanti eder. 30-35 puan ise ilk 2'den direk çıkma hayalleri kurdurur yalan yok. Ama burada atıp tutmayla, onu yeneriz bunu ipe dizeriz falan pişman demeyle bakkal defteri mantığıyla hesap yapmayla ne play-off'a kalınıyor ne de ligde kalınabiliyor. Bakalım takım ne durumda...

Peki takımın şu anki durumu ve manzarası nasıl?

Makukula transferi hedefe ulaşmak adına daha istekli olunduğunun somut hamlesi. Ancak bu tip santraforların iş yapabilmesi için etrafının yaratıcı, öne doğru oynamayı bilen en az 2 oyuncu ile süslenmesi gerekiyor. Bi' diğer yöntem de oyunu ingilizler gibi sürekli kanatlara ve yapılacak sağlı sollu ortalarla sonuca götürmek. Her iki yolda da Dalmat'ın ortaya koyacağı performans o gecenin bu sene mi başka sene mi olacağını belirleyecek.

Takım olarak geçen seneki Cihan, Erhan Şentürk gibi yaratıcı oyuncularımız yok. Ama geçen seneye göre daha güven veren daha çok mücadele eden ve 1 puan cepte başlayan bi' takım var. Bu noktada takımı bi' üst seviyeye çıkarmak Cihat hocanın Makukula etrafında tasarlayacağı oyun planına bağlı olarak değişkenlik gösterecek. Ama tekrar yazmakta fayda var, maça 1 puan cepte başlamak püf nokta çünkü geride kalan 2 haftadan ortaya çıkan en net mesaj buydu. 


Benim takımdan beklediğim oyun Urfa'da ki oyunun biraz daha üstüne koyarak, daha fazla pozisyona giren ama ailecek hücum etmeyen daha çok kontrollü oynayan bi' görüntü. Bu kadro kalitesi ile önde basıp tek kale top oynamak mümkün değil. Onu şu anda yapabilecek takımlar, Manisa, 1461, biraz Rize, belki Adana ve Bolu zaten bu 5 takımın yanında bizi de eklediğimizde play-off ve ilk 2 resmi ortaya çıkıyor. 

Ama kimseyi kandırmaya gerek yok. Ultra+mega+über bi' mucize olmadığı takdirde devreyi nasıl bitirdiğinin önemi olmaksızın şu kadro yapısının süper lige çıkmasının imkanı yok. Kesinlikle hücumcu 1 sol orta saha ve Adnan-Fatih ikilisini yedek bırakacak merkez orta saha gerekli ama bunlarlar bitse iyi. Makukula içinde alternatif yaratmak gerek çünkü neredeyse 40 maçlık sezonda tek adamla devam etmek olmaz. Şimdi hemen Bahanene diyenler olacak bende onlara banane olum Banahene'den diyorum ve dağıtıyorum.

Gönlümden geçen orta ikilide Taha ve Erdi'nin oynaması ama bu şekilde oynarlar, oynatırlar bunu da yaparlar diye öyle yazdım. Ama sen yine de oynaması gerekeni bil o sana yeter.

Dediğim gibi play-off yapmak öncelikli hedef olmalı, gerçekçi olmak ve ilk 2 den direk çıkamayacak olmanın farkında olmak lazım. Yoksa play-off bile yalan olur. Araya sıkıştıralım devrede kesin transfer lazım, gol ve gol yolları bakanı gibi bi' şey varsa tanıyan bilen gönderin bu taraflara..Ne diyorduk, bakarsın devreyi ilk 3 te kapatırsın ama bu kimseyi yanıltmamalı, resim elimizde, malzeme ortada, durduk yere birbirimizi kandırmaya gerek yok. Önce 1 puan sonrası play-off ve o gece inşallah bu sene..

9 Eylül 2012 Pazar

Estonya Maçında Selçuk'a Yer Açıyorum

"Sadece bu maçlık taktiksel ve stratejisi buydu. Türk Milli Takımı ve kulübü, herkes ondan daha fazla faydalanacak. Rakibi iyi analiz ettiğimizi düşünüyorum, Selçuk oynamaya devam edecek"  A.A


Mixed zone'da Abdullah Avcı'yı yakalayan Hakan Gündoğar'ın Selçuk ile ilgili sorusuna AVCI'nın cevabı yukarıdaki gibi oldu. Bu cevaptan ne kendisi ne soruya soran Hakan Gündoğar ne de onu izleyen milyonlarca biz tatmin olduk ne de inandık. Hatta mevcut olduğu duruma göre içinden veya dışından "hassiktir lan" diyenlerin sayısı milyonlara ulaşmıştır. 


AVCI, hemen hemen tüm medyanın ve TD'lerin tamamının desteğiyle yani kıvırmaya gerek hükümetin de desteğiyle pardon atamasıyla milli takımın başına geçti. Genç milli takımlarla kazandığı başarılar ve devamında 75 milyonluk ülkede 75 tane seyircisi olmayan İBB ile ortaya koyduğu istikrarlı oyundan dolayı hepimize saçma sapan bi' ümitlenme ve buna bağlı olarak inceden gülümseme geldi, bi' bakmışsın herkes pollyanna olmuş duruma geldi.

Yalnız burası Türkiye, 1 sn önce altına sıçarcasına gülebilirsin 1 dk sonra 1 sn önce güldüğün adamla düşman olabilirsin, ondan nefret edebilir arkasından sayıp sövebilirsin, bunu daha önce de yaptın dün de yaptın bugünde yapacaksın hadi olum hadi koçum yürü bee..

Tam dediğim oldu, dün hepimiz AVCI'nın yanında "orti" "panpa" "müdür" "hafız" modunda takılırken, bugün karşı kaldırımda "bi siktirgit" çekenlerin yanına geçtik. Evet bunu yaptık, tamam ilk maçtır, gençtir, yaşanmışlıktır falan diyerek "bi siktirgit" diyenlerin kafasına hemen erişemedik ama karşı kaldırıma gitmemize çok az var en azından meyilliyiz, 1 hata daha olursa hop, atlarız karşıya..

Eğer şu resimdeki top filelerle buluşsaydı, yazdıklarım ve yazacaklarımın tek kelimesi değişmezdi...

Şimdi Estonya maçı için Selçuk İnan kardeşimize saha içinden, rakip kaleyi gören, denize nazır, güney cephe, alttan ısıtmalı, zemini düzgün, depreme dayanıklı şık, klas bi' yer ayarlıyoruz. Ona göre hemen arkada oturan ablaya söyleyelim, "çocuk oturuyor mu ? " oturuyorsa ücretini göndersin oturmuyorsa kucağa alsın bizde ona göre arkayı dörtleyelim ki oradan da Gökhan Gönül kardeşimize bi' yer açılsın, çocukcağız ayazda kalmasın. Hanım ablanın çocuğu kucağına almasına istinaden Gökhan Gönül aksiyonu ile geri kalmıyoruz, hop, hemen oradan "Arda'yım ben Arda" diyen panpayı, çekiyoruz çizgiyle paralel saha içinde güzel bi' kanada. Bak şimdi orta sehpanın oradan Arda'yı da çektik, abla da çocuğu kucağına aldı, seke seke yürüyen Mehmet Topal da geçti kulübeye bak ortalık yayla gibi açıldı. Şimdi o yaylaya Emre Belözoğlu bi' pislik yapmadan Selçuk İnan kardeşimizi yerleştirip, onun yapacağı pas oyunu ile Emre'yi narkozlu hale getirmesine istinaden rakibin kanallarını tıkayıp, salonun orta yerine Burak ve Umut ile avizeleri takıyoruz.

Maç boyunca sahaya çıkan 11, oyunun devamında gelen hamleler ve 25 kişilik kadro tercihinde AVCI'nın yapmak istediği "ben yaptım oldu" idi ama o dediği ancak Ali Ağaoğlu'nun kendisinin bile inanmadığı reklamlarında olur. Sen olması gerekeni yaparsan ne kimse bi' şey söyler ne de senin başın ağrır ne de kafan dağılır. Diğer türlü benim sana yapacağım en büyük kötülük eleştirmek ve akıl vermek olur yani çok umrumda olmaz ama bazı tipler var ki ne ana kalır ne bacı sonra bakmışsın ki Kasımpaşa da ki evinin balkonunda yaz sıcağından bunalmış bi' halde, harareti alır diye çay içerken bulursun kendini ki daha yaş kaç? 50 bile değil !! Hatta İBB'nin önünden geçemezsin. Bkz. Ersun Yanal kariyeri.

Zamanında Ersun Yanal'ın Hakan Şükür ve diğer tercihleriyle ekran başında cinnetten cinnete girdiğimiz günlere benzer bi' Hollanda maçı yaşadık. Temennimiz AVCI aklını başına alsın ve oynaması gerekenleri oynatsın, müdahaleleri yaparken hak edenleri göz önünde bulundurmalı duygusallığı bi' kenara bırakmalı, sonra kazanır veya kaybeder orasını o zaman konuşuruz. 

Hollanda maçında cinnet anları;

- Gökhan Töre, Burak gibi takımlarında oynayan adamlar yerine Stuttgart'ta dakika bulamayan Tunay ile başlanması
-Geçen sezon 44 maçta 15 gol 18 asist ile oynayan Selçuk İnan'ın 90 dakika kenarda oturtulması, ısınmaya dahi gönderilmemesine karşılık 10. dakikada 1 sezondur top oynamayan Nuri Şahin'in ısınmaya gönderilmesi
-63. dakikada Emre-Nuri değişikliğini yapmanın amacı neydi? Topal-Selçuk olması gerekirken...
-82 dakika boyunca Hamit'e hiç yardım etmeyen, hücumda üretemeyen ve bi' şekilde 82 dakika geçiren Tunay'ı oyunda tutmak ve yerine Mevlüt'ü alarak, Mevlüt'ten adam geçip pozisyon yaratması beklemek
-Gökhan Gönül gibi herkesin kalitesini kabul ettiği bi' bek oyuncusu ile Robben'i karşılamak yerine sağdan sola dönene kadar mevsim değişen Hamit'i Robben'in karşısına çıkarmak ve 45 dakika boyunca rezil olan Hamit'in bu durumuna 2. 45 dakikada müdahale etmeden izlemek
-Atletico da sezonu kanatta iki yönlü oynamayı öğrenerek ve güçlenerek geçiren Arda'yı orta sahanın ortasında oyun kurucu gibi oynatmak

ve Estonya maçı dizilişi basit bi' 4-4-2 


6 Eylül 2012 Perşembe

Portakalı Soydum Panpa


Apo hoca takımın başına geçtiğinde benim ona verdiğim 49 kişilik liste üzerinden-eksta performanslar hariç-seçtiği isimlerden oluşan kadro ile DK elemelerine an itibariyle konsantre olmuş durumda ve hedef grup 2.liğini elde edip play-off oynamak değil, hedef, Hollanda önünde grup 1.liği ve hedefe giden yolda ilk engel Amsterdam'da Sneijder, RvP, Huntelaar, Çeker Vurur Robben, Köyt ile total futbol efsanesi Hollanda milli takımı.

Geçenlerde TRT arşivden 16 Aralık 1992 de oynanan DK eleme maçında İnönü de Hollanda'yı ağırladığımız maçın özetini izlerken yarın oynanacak maça dair umudumun daha da arttığını hissettim. Atak üstüne atak, sağdan soldan kaleye paralel giden muz ortalar, Ed de Goey dan ağızları açık bırakan kurtarışlar, Hakan Şükür'den cinnet geçirtecek cılızlıkta yapılan son vuruşlar derken 2 Van Vossen bi' Gullit maç sonu 1-3 Hollanda iyi akşamlar Türkiye, teşekkürler çocuklar...

Yalnız o günlerden şöyle bi' not var. Hepimiz 4-3-3 sisteminin son 3-4 yıldır oynandığını düşünüyoruz, konuşuyoruz ama Hollanda hariç 1992 yılında 4-3-3 oynayan bi' diğer takımda Piontek'in Türkiye'si;
Hayrettin- Recep, Gökhan, Bülent, Ogün- Tugay, Oğuz, Ünal- Orhan, Saffet, Hakan

Aradan geçen 20 yılda Hollanda ile 3-5 defa daha oynamışız ama Bursa da ki 1-0 lık maç dışında tatsız maçlar olmuş. Şimdi tadını çıkarma zamanı bakalım yarın akşam nasıl bi' milli takım izleyeceğiz ki puanla dönersek kırlarda slow motion da koşabiliriz, galip gelirsek ver fanı gitsin.  Kanımca ilk maçın Hollanda ile olması yeni bi' hoca ile yola çıkan takım için önemli bi' avantaj. Neden dersen, der misin? Dediğini varsayarak söylüyorum. İlk maçta hollanda'dan puanla dönülmesi o gün 11 başlayanların kalan 9 maçta da yerlerini sağlama almalarını ve takım olarak daha üst düzey bi' konsantre ile elemelere devam edilmesini ve ve ve Abdullah Avcı'nın koltuğunu sağlama almasını sağlar bu da işini daha sağlıklı yapmasını kararlarını baskı altına almadan vermesi demek olur ki şahane olur. En azından kovulacaksa bile kendi yaptıklarından dolayı kovulur ki başkalarının yapmak istediklerini yapmaktan dolayı kovulmaktan iyidir. Haa ilk maçta gelecek bi' mağlubiyet durumunda olaylar nasıl gelişir? İşte o zaman olaylar olaylar olaylar... Endi başta AVCI 'nın tecrübesi sorgulanır, milli takım için yeterli mi denir, miydi denir, yaşı 30+ olan adamların resimleri yan yana getirilir ve hemen bi' gençlik aşısı yapılır vs bu kara listeyi uzatmaya gerek yok...

Kadrodan taktiksel derinliklere dalalım da atıp tutalım keyfimize bakalım...

Volkan'ın sakatlığı; her ne kadar Mert Günok fener kalesinde sağlam dursada bu maçın özelinde Volkan'ın olmasını tercih ederdim. Ama ben yine de bu maçta Tolga'nın oynamasını tercih ederim çünkü adam bu zaman da oynayamazsa şu performansıyla hangi maçta oynayacak bilemiyorum. Savunma da benim için önemli olan Gökhan Gönül'ün milli takımı Fenerbahçe, Fenerbahçe'yi milli takım gibi görme hastalığından ne zaman vazgeçeceği konusudur. Çünkü adam milli takımda oynadığı hiçbir maçta Fenerde ki gibi ölümüne oynamıyor, maça asılmıyor, bi' bakmışın o kanat yol geçen hanı gibi olmuş yani Sabri mi oynasaydı demekten kendini alamıyorsun.

Maçın bence kilit noktası orta saha olacak. Hollanda milli takımı eğer Van Bommel, De Jong ve Sneijder 3lüsü ile maça çıkarsa bizim işimiz kolaylaşır. Ama bu hikaye mazide kaldı çünkü ne De Jong ne de Van Bommel kadroda yoklar hatta Van Der Vaart, Van Der Wiel ve Afellay da yok. Peki kim oynayacak? Tek bizde mi oluyor sanıyorsunuz gençlik aşısı, sadece biz de mi var sanıyorsunuz gençlik parkı?

Portakallar avrupa şampiyonasındaki rezil sonuçtan sonra odunlar ve old playerlar ile yollarını ayırdı desek yalan olmaz. Muhtemel 11'e baktığımız zaman; Rhijn(1991), Strootman(1990), Clasie(1991), Fer(1990) gibi isimleri görüyoruz. Rakibin bu  seviyede ilk kez milli olacak 4 ya da 5 oyuncu ile kendi evinde oynaması bizim yeni TD gazıyla oynayacak olmamızı nötrleyecek, bakalım kim kimi yiyecek? Mesela Clasie için yeni Xavi deniliyormuş, eee bizim Selçuk içinde Xavi'nin türkiye şubesi diyorlar. İşte bu nokta da orta saha üstünlüğü kuranın maçın dengesini de kendi lehine çevireceğini düşünüyorum. Hollanda eğer Huntelaar-Van Persie ikilisi ile maça başlar bi' de bunlara çeker vurur Robben'i eklerse orta alan üstünlüğünü kendi lehimize çevirme fırsatını kaçırmamız gerekir. Muhtemel Selçuk-Emre+belki Topal ile yine muhtemel 22 yaş ortalamasına sahip hollanda orta alanına karşı ön alanda Emre'nin başlatacağı hücum presleri ve Selçuk'un pas oyunu ile üstünlüğü almamız gerekiyor.

Topu gereksiz yere şişirmeden ayağa oynamakta ısrar ederek, bi' sonuca varmayacaksa topu ileri yerine yana veya geriye oynayarak topun olabildiğince bizde kalmasını sağlamalıyız. Selçuk ve Emre'nin bu pas oyunundaki payının yanında Arda'nın Atletico Madrid'de yaptığı gibi beki ile birlikte dönmesi ve bu pas oyununda Selçuk ve Emre'ye yakın oynaması gerekiyor. Ben nedense Hollanda'nın bizi zorlayamayacağını mağlup olsak bile.... yok ya yenilmeyiz yaaavvvv...

O değilde o kadar yazdık çizdik de ne demek istedik bende anlamadım, Estonya'yı yensek bari yauuğğğvv..