26 Ocak 2013 Cumartesi

Herkeşler İçin Periyodik Cetvel

Soygazlar; Casillas, Buffon, Neuer, Cech, Hart
Halojenler; Lahm, Puyol, Terry, Luiz, Bonucci
Metal ve Ametallerden seçmece; Silva, Zanetti, Cazorla, Sneijder, Vidic, Alves
Geçiş Metalleri; Mesut, Ribery, Götze, Cesc, Nasri, Bale, Vidal
Lantanidler; Ronaldo, Zlatan, Falcao, Van Persie, Neymar, Rooney
Aktinidler; Eto'o, Villa, Pedro, Lavezzi, Hulk
Alkali Metal; İniesta, Toure, Alonso
Toprak Alkali Metal; Xavi, Pirlo, Busquets

Messi?

"the guardian"

Sessiz Sedasız Derbi

Gaassaray-Fener rekabetini sorsan, dilim damağım kuruyana dek anlatabilecek hikayelerle gelirim sana hem de şu kıçı kırık 3 günlük renksiz hayatımdan yazarım o ucu bucağı belli olmayan senaryoları. Ama Gaassaray-Beşiktaş denilince o derbi havası, derbi gerginliği, polis çemberindeki deplasman seyircisi falan hadi derbiyi geçtim 3 puanı kazanmak, rakibi alt etmek ve ertesi gün iş yerinde veya okulda mahallede bakkalda çakkalda goygoy yapmak için futbol nefretinin getirdiği kazanma hırsının sisli havası bile olmuyor. 
Ama yine de hatırası olan maçlarda yok değil.
İbrahim Üzülmez’in, Ali Sami Yen de 25 maçlık galibiyet serisi bozulurken, galibiyeti getiren golü sağ ayakla attığını unutan var mı?
Fenerbahçe tarihinin tek başarısı olan 6-0 ‘lık galibiyeti, 6 Kasım 2002 den 5 sene önce inönüde beşiktaşa karşı ilk kez eden gaassaray iken, bu durumu Beşiktaşlılara kahvede markette tuvalette durmadan tekrarlayan bi’ gaassaraylı gören var mı?
İnönü’de 33. Hafta oynanan ve Hasan Kabze’nin fenerlileri kabız ettirecek son dakika da gelen 2 golü ile son haftada şampiyonluğun el değiştirmesine neden olacak, Oscar Cordoba’nın şike damgasıyla ödüllendirildiği dramatik maçı hayatta hatırlamıyorum diyebilen var mı?
Ercan Taner ile efsane anlatımlar arasında zirve yapan “Sergen attı şampiyonluk geldi” söylemini sadece Beşiktaşlılar hatırlar diye iddia edebilen var mı?
Ligin ilk yarısında oynanan maçı da, Burak Yılmaz’ın kendini 1 metrelik havuza atar gibi 18 içine bıraktığı pozisyonda aldığı penaltı ile herkes hatırlayacaktır. Maçın ilk yarısında tek kale top oynayan, maça hükmeden taraf gaassaraydı ancak Beşiktaş’ın farkında olmadan bulduğu gollerle öne geçmesiyle birlikte siyahla beyaz kadar farklı bi’ durum oldu. El grandepunto deportivonun fantastik oyuncu değişiklikleri ile oyun Beşiktaş lehine dönmüş üstüne de goller gelince Beşiktaş’ın hevesine heves kattığı bi’ maç olmuştu.
Üstünden 17 hafta geçti, o gün ile bugün arasında resimler hemen hemen aynı gibi. O gün 2. Haftaydı ve puan farkı yoktu, bugün 19. Hafta puan farkı sadece 2 yani yok gibi. Yani düşün puan farkı yok, kafa kafaya gidiyorlar neredeyse, ilk yarıda nefis 3-3 ‘lük skoruna yandığım bi’ maç olmuş, takımlar devre arası hamleleri ile güçlenmiş, hava ocak ayı olmasına rağmen yumuşak,  sabah servise binerken bile üşümüyorsun, zemin desen yeni yaptırıldı kağıt gibi, stat desen old trafford tadında, haa bi’ deplasman seyircisi yok o da seneye olacak diyorlar, her şey ve herkes mutlu mesut ama işte bütün bu etmenlere hatta etkenlere rağmen Pazar saat 19:00’u beklerken heyecanı gözlerinden belli olan bi’ karşılıklı rakip taraftarı gösterebilir misin?
Derbi dediğin gerilimle olur, hafta içi karşılıklı restleşmeler olur, taraftar arasında gerginlikler elektriklenme olur, kalp atış ritminiz değişir o hafta için, Pazar günü için tüm planlarınızı buna göre yaparsınız falan pişman… Ama bu maçta hiçbir şey yok, sanki Gaassaray içerde Akhisar Belediye ile normal bi’ lig maçı oynayacak ya da Beşiktaş deplasmanda Mersin ile oynuyor gibi bi’ rüzgar estiriliyor.
Üst olur, Sneijder ve Dentihno 2. devre oynar, Burak kendini yere atmaz diye ümit ediyorum, ama atmaz dedim diye çok güvenmeyin belli olmaz, dayanamaz yine atar kendini. O atıyorsa sen de at!
Hepsini geçtim, deplasman seyircisi olmayan derbi mi olur allasen, degetadamsende ya!

23 Ocak 2013 Çarşamba

Sneijder > Sineyder | Sinayder | Şınayder

1 Ağustos 1996…Tarihin kendine çeki düzen vermesine neden olan, sessiz sedasız bi’ yüzyılı kapatıyoruz, şafak demiş coni moni kim takar oni buni derken “bu da nereden çıktı be abi” dedirten, tarihin belki de fikir değiştirdiği unutulmaz gün.

Hagi’yi 94 dünya kupasında Kolombiya maçında Oscar Cordoba’ya orta sahadan attığı gol dışında pek tanımıyordum. Zaten 96 yılında daha 10 yaşındaydım kendimi benimseyememiştim ki, elin Rumen futbolcusunu nereden bilecektim. Ama, o hırçın, agresif, retrospesifik kişilik kendini öyle bi’ takdim etti ki muazzam bi' yer edindi memory disklerde.

22 Ocak 2013

Wesley Sneijder imzayı attıktan sonra içinde “become a legend”  geçen bi’ kaç cümle sarf etti. Sonra Hagi falan dedi. Yani ilk günden büyük risk aldı. Çünkü kim olursa olsun, Hagi’nin kazandırdıklarını bende yaparım diye cümleye başlamamalı ki sonra pişman olup saklanacak delik aramasın.

Misal, Hagi futbolu bıraktıktan sonra, piyasa onun çakmalarının kirlettiği bi' kalabalıkla meşguldü. Önce Felipe geldi, sonra Lincoln. Felipe’yi hatırlayan bile yoktur. Lincoln ise bildiğimiz gibi saha içi dışı problemler vs. Ama Sneijder ile Lincoln’ü ya da Felipe’yi bir tutmuyorum. Tutmak gibi de bi’ niyetim yok. Wesley, 3,5 yıllık kontrat imzaladı. Bak dikkat et Wesley diye başladım sanırsın Milano barlar sokağından arkadaşım. Dileğim, Sneijder’i 1,5 yıl sonra Hagi ile karşılaştırmayı göze alacak cesareti bulmak, işte o zaman bu transferin bu kadar gündemi meşgul etmesini daha iyi anlayıp, daha kolay hazmedebiliriz.

Mevki ve Taktik

Taffarel bi’ röportajında ki doğru olduğundan pek emin değilim ya da doğru olmasını istemediğim içindir. “Sneijder buraya para için değil oynamak için gelsin, Terim onun için taktiğini değiştirecek” diyordu. Eğer bu doğruysa, herkesin dilinde dolaşan 'tek forvete döneriz' muhabbeti sahada ki yerini alacak. Ben bu durumdan hiç memnun değilim. Türkiye gibi bi’ ligde tek forvet ile hücum etmek hiç ilgimi çekmiyor. Ne yani Burak tek başına sahada olacak, Umut+Elmander kenarda mı oturacak? Hatta yanında Engin, Emre Çolak, Aydın, muhtemel yeni stoper transferi falan yedek kulübesinde...

Tamam 4-2-3-1 güzel bi’ taktik, oyuncu kalitesi de iyi olursa önünde duramazsın. Ama bi’ irade koymuşsun ortaya stattaki ekrandan kendine baka baka kasılıp gaz boku gibi şişmekle olmuyor o işler. Diyeceksin ki kim gelirse gelsin benim taktiğim değişmez, oyuncu taktiğe uyar ben oyuncuya göre taktik yapmam diyeceksin. El grandepunto deportivo’nun ağırlığını koyup taktiğini bozmadan Sneijder’e ince bi’ ayar çekmesi lazım.

İnce ayar falan iyi güzel, yapar mı yapmaz mı bilmem. Ama bu çok bilmiş medya ile 4-2-3-1 kaçınılmaz son gibi sırıtıyor.

Benim naçizane fikrim, yine çift forvet ile devam edilmesi ve Sneijder’in; sol kanatta içe kat edebilen, pas yüzdesini arttıracak şekilde kaliteli al-ver sayısını yukarılara çeken, sol kanatta oynamasına rağmen orta saha özelliği ile Hamit, Melo, Selçuk ile rakibi karşılamada 4 orta saha gibi pozisyon almayı bilen, hücumda rakibin kapandığı yarı saha oyunlarında içe doğru kat ederek şut tehdidini hissettirerek boş alanlar oluşturan bi’ yapıda yer almasını düşünüyor ve istiyorum. Uzun bi' cümlede anlattığım için çok şey istiyor gibi gözükebilirim. Anlatmak istediğim Mourinho'nun İnter'in de ki Wes gibi tempoyu ayarlayabilen, temponun üstünde kalabilen bi' kalite görmek istiyorum. En azından beklenti bu! Bak bu sefer de Wes dedim. Sanırsın, çocukluğumuz Amsterdam arka sokaklarında gündüzleri gol atan kaleye, akşamları saklambaç oynayarak geçti. 

Kulübe: Ufuk, Sabri, Balta, Stoper, Engin, Emre, Yekta, Aydın, Umut, Ambrabat

Sneijder ismini transfer ile yan yana koyduğumda saha içindeki yerleşiminin de bu şekilde olmasını dile getirmiştim. Çünkü 4-4-2 taktiği benim için topu bilen 4 gerçek orta saha demek, "saf kanat oyuncuları ile 4-4-2 de neymiş, kanat bekin adam gibi adamsa sorun yok demektir" diyenlerdenim.

Futbol Fakirlerine

Kulübün anahtarını da verselermiş, kim bu kadar kazanıyormuş, burası Katar mıymış, emekli ikramiyesi gibiymiş, mışta muş. Bunu diyenler kendini bilmez diyeceğim ama hafif kalacak. Ulan siz bu ülkede 2 senede yılda 3.5 milyon € 'dan 7 milyon €'yu indirip toplamda 3 gol atarken burası Katar değildi, emekli yeri değildi de şimdi mi öyle oldu? Küstahlık, haddini bilmezlik başka bi' şey abi, tarifi yok varsa da ben bilmiyorum.

Son olarak Wesley Sneijder. Hollandalıların dediğine göre Vesli Sineyder gibi bi' şeyler. Ama kesinlikle Şinayder değil. Hatta geçen gün Schneider yazmış adamın biri. Çüş ulan dedim. Leverkusen de Alman milli Schneider vardı o futbolu bırakalı çok oldu nereden hatırladın, dimi? Utanmasalar, Ninja Kaplumbağalarda ki Schreider'a kadar götürecekler bu işi, aman diyim hacı hüsrev mükerrem murtazalar yapmayın etmeyin. "S" ile Sinop'un veya Samsun'un "s" 'si ile "Sinayder" olmadı "Sineyder", it's ok? 

Beklenti

Sezonun yarısı geride kaldı. Ligde onca puan kaybına rağmen lider ve takipçiyle içeride kritik bi' mesaj maçı var, CL de ise çeyrek final kapısında elektrikler açık kalmış yol açık, zemin top oynamaya müsait. Sneijder'in katkısı ne olmalı? Takımı bu seviyede tutması ve ligi kazanıp, CL de çeyrek final heyecanı yaşatması. Ekstra ne olursa sürpriz olur. Yarım sezonda mantık dışı şeyler beklemek, komik olur. 

15 Ocak 2013 Salı

Hangi Beyler Olum?

Sene 99, bilemedin 2000, milenyumla ilk tanışmamız, ortaokul bitmek üzere liseye nazır ergenlikten yeni fırlamışım. Okuldan çok idmana gidiyorum. Bu durum o zamanlarda ders yerine top peşinde koşan herkes için geçerli. Haftada 30 saatlik dersin 20 saatini idmanda geçiriyorum. Öyle ki yıllar sonra üniversitede yaşadığım %30 devamsızlık sınırını o zamanlarda delik deşik etmiş olduğumun farkında bile değilim, üstüne yıl sonunda da teşekkür belgesi verdiler, eyvah eyvah! 

Her neyse…



90’lı yılların sonu, hafta içinde herhangi bi’ gün ama Cuma değil Pazartesi zaten olamaz. Sabah 09:30 Dikmen Marco Tardelli Semt Sahasında okul takımı ile hazırlık maçına çıkıyorum öğleden sonra da kulüpte idman var. Manyağım ya ben, günü çift idman yapmadan geçirmiyorum, gözüme uyku girmiyor, içim rahat etmiyor ille de çift idman, ille de kondisyon, ille de istasyon! Öğleden sonra 16:00 suları, Anıttepe Radomel Abbondanzierri Garcia tesisleri 2 nolu eğimli sahada kulüp  idmanındayım. Önce makarasına bi' 5'e 2, sonra inceden bi' açma germe, peşine 5-10 şut. Senin anlayacağın ısınma mısınma bitmiş çift kale maça geçmişiz. Zaten ısınmama da gerek yok, daha sabah ki terim bile soğumamış. Kırmızı ve yeşil yelekler paylaşıldı, taraflar belli oldu ve maç başladı. Play now!

Oğuz Haksever ile O An’ı yaşıyorum NTV 16:00 bülteni gibi. 

O zamanlar fazla çift kale yapmazdık. Halbuki en iyi idman maçtır derlerdi. Ama gel de deli Kadir'e anlat. O istiyordu ki hep koşalım, zıplayalım, indirelim, kaldıralım. Tam tersi bende koşmayı hiç sevmezdim. Top koşsun banane amk, kafasındaydım. Hatırladığım 2 tane çiftkale var, tabi ki daha fazla yapmışızdır ama aklımda skoru ile kalan 2 tane var. 1-1 ve 1-2.

İşte 1-2!

Maçın 3’te 2’lik kısmını geride bıraktığımız anlar, baskı yemişiz, sağlı sollu kornerler, taçlar, duran toplar, çift vuruşlar falan ardı arkası kesilmiyor gibi gözükse de bu kelekler atamazlar adım gibi biliyorum. 

Dakika düdük çalana kadar vur patlasın çal oynasın, skor one on one 1-1.  Resume Match!

Bizim defansın götünden ter geliyor 2. yi yememek için ama defans deyip geçmemek lazım. 

Kalede telli turna kıvamında bi’ adam, Hertha Berlin kalecisi Kiraly misali giydiği eşofmanı, hocanın serbest bıraktığı anda kaleyi bırakıp saha içinde attığı kıvrak çalımları, üst yaş grubundaki 1.90’lık kaleciyi düşürdüğü komik anlarıyla tey tey İboooo. Sol tarafta Devlet Su İşleri gibi bi’ devlet kurumunda demirbaş listesine girmeye hak kazanmasına rağmen, mütevazi kişiliği ile bunu kibarca reddeden bi’ black mamba, Erdemoğlu diye bilinir adını kimse hatırlamaz. Sarkık libero oynamayı kızlara sarkma sanan, uzun top oynaması ve çabukluğu dışında başka bi' özelliği olmayan Suat Kaya boyunda kısa bi' defans adamı, Gürcan'dı heralde. Stoper var, Emre Aşık misali danduncu ama sağlam, rakibin 9 numarası ile tuvalete bile gider yetmez yemeğe çıkar, balığa gider. Marking 20. Jumping 20. Adını sanını kimse bilmez ama soyadı dillere destan Kayıkçı. O değilde yanlış anlayıpta aklında Kayakçı olarak kalanlarda olmuştur.

Sene 2013 artık tandem yapan 4’lü savunmalar var, bazı takımlar 3’lü tercih ediyorlar. O zamanlar tandem oynamak zor geliyor hatta yemiyor, Brezilya milli takımı ve Popescu-Bülent ikilisi dışında tandemi yedirebilen yok. Peki biz ne oynuyoruz? 3’lü değil 4’lü tandem değil. Böyle söyleyince, o zamanlar defans yok muydu lan? diyebilirsin. Tabi ki öyle bi’ şey yok, defans olmaz olur mu? Var, ama Pele’nin 1000 gol atıp efsane olduğu kendisini küstahca Maradona ve Messi ile karşılaştırmasına neden olacak seviyede zayıf, dirençsiz yol geçen hanından hallice, top geçer adam da geçer.


Diziliş olarak 4 savunmacı var, sağ ve sol bek olmazsa olmazımız.  Asıl kayışın koptuğu yer, diğer 2 adamın ne dolaplar çevirdiğinde saklı. Zamanın modası sarkık liberolu sistem. Hal böyle olunca vasatın üstünde hücum gücü olan takımlar rakip takımı kevgire çevirebiliyor. Sistem şu şekilde işliyor. Yani maç öncesi tahtada bize aktarılan şekli ile anlatıyorum. Sağ ve solbek dediğim gibi yerli yerinde gibi gözükse de öyle değil. Önce sarkık libero ve stoperin hal ve gidişini anlatayım. Libero hiç bi’ zaman adam tutmaz ama sana bana tutturur. Stoper rakibin 9 numarası dışında kimseyle muhatap olmaz. İlk sene 85’li dallamalar içinde Deniz vardı liberoda, her maçta Engin…Engin…. diye nasıl yırtınırdı, görmen lazım. Sebep, tabi ki rakibin 9 numarası dışında kalan diğer adamı markaj altına aldırmak. Hayır, arkadaşım, neden sen yanaşıp bi’ zahmet tutmazsın o adamı, neden illa ben? Aslında maç toplantısında tahtada anlatılan, 9 numara dışındaki diğer adamı tutması gereken sağ ya da sol bek, artık hangisine daha yakınsa. Defansif olarak taktik bu şekilde ön taraf bildiğimiz gibi 4 ve 2 şeklinde. Yani 1-3-4-2 gibi bi' diziliş var, o "1" kaleci değil.

Tandem demişken iki stoperi yan yana koyma ile o kadar kolay tandem yapıldığını sananlar varsa kum sahaya inmeden boşa tırmalamasınlar, o iş o kadar kolay değil. Kademe bilmek, çizgiyi kontrol etmek, alan savunmak beyaz camdan izlediğin kadar kolay iş değil. Ki 90‘ların sonu 2000’lerin başında o yaşlarda çim saha falan da yoktu. Misal Anıttepe Radomel Abbondanzierri Garcia tesisleri Romen rakamıyla II nolu sahada-sahayı bilenler için söylüyorum-Anıtkabir tarafındaki kaleyi sırtına aldığın zaman, orta alanın rakip yarı alanına bakan kısmının sağ tarafında, maraton tribünü önünden başlayan eğimin, sahanın %40’ına yakın kısımda hakim olduğu bi’ zeminde kim ile neyin tandemini oluşturup hangi defans anlayışını yapmaya çalışabilirsin ki? 

İşte, aslında beton olan ama uzaktan toprağa benzeyen, her zaman gönüllerde çim olmasını ümit ettiğimiz zeminlerde gençliğimizi, dizlerimizi, diz kapaklarımızı, ellerimizi, avuç içlerimizi heba ettik. 

Peki ya sonuç?

Sonuçta sağlı sollu kornerler, araya ince paslar, duran toplar ile sıkılan, fenalık geçiren defansın son durumuna geri geldik. Sarkık liberonun badisi, nerede o eski Ankaragüçlüler dedirtecek cinsten Ankaragüçlü olan, fiili olarak 44 giysede teorik olarak 48-49 numara krampon giydiğini tahmin ettiğimiz stoperin, savunmayı rahatlatacağını düşündüğü haykırışı ile artık toparlanırız diye ümit ettik. Ama neyin toparlanması amk, eğimin tam tersi yönden gelen cinnetlerden cinnet beğendiren, AB grubu için küskünler diye senaryo yazdıran, gözü kapalı sövdüren bi’ tepki ile dağılıyoruz ve kayış kopuyor, işte O AN topu ağlarımızda görüyoruz. 

Dakika Düdük Çaldı Çalacak, Skor 1-2 ve mağlubuz.

Özet

49 numara Adidaslı Stoper:(Kükrer gibi) Hadi beyler, hadiiiiiiiiiiiiiiiiiii !!!
Eğimin Tam Tersinden Deli Kadir: Hangi beyler lan, hangi beyler oluuuuuum?
49 numara Adidaslı Stoper: (Fatal error !!!)
Deli Kadir: Sen...Siz....Ne zaman bey oldunuz olum? 16’sından gün almamış…
49 numara Adidaslı Stoper: Kedi Miyavlaması ile:"arkaaşına sokim Kadirrrr"

Maç bitti, duş aldım. Dolmuşta üstünü beklememi gerektirmeyecek parayı verdikten sonra uyuya kalmışım. Sonra evde yemek yerken buldum kendimi. Mutfakta uyuya kalmışım iyi mi la?

2 Ocak 2013 Çarşamba

Azı Karar Çoğu Zarar | Transfer


Devre arası transferi deyince Ernst, Yusuf ve Ribery, ha' bi' de Nicolas Anelka. Hepsi de geldiği gibi motoru soğutmadan  vitesi 4'e boşa sonra birden 5'e atan adamlardı. 2. yarının başlangıcı ile her maç gol, asist, şut, pres, araya oynama, oynatmama vs. olarak her türlü katkıyı sağlamış ve takımlarını bi' üst seviyeye çıkarmışlardı. Ocak ayında 5 tane transfer yapıp 5'inden de beklediği verimi alan takım yok. Dolayısıyla 1 tane adam akıllı al yeter, belki 2 olur duruma, ihtiyaca, paraya göre fazlası zarar, azı karar.

Transfer ile ilgili anlamadığım ama şimdiye kadar da sorgulandığını hiç görmediğim bi' durum var. Adam yani TD, Haziran-Temmuz-Ağustos 3 ay, yani 90 gün boyunca takımının yetersiz olduğunu bile bile 1 Eylül de "hemen hemen hazırız5. hafta da gerçek performansımızı sahaya yansıtırız" diyor, ardından 10. haftaya geldiğimizde "devre arası bize iyi gelecek, takviye yapmamız lazım" diyor. Sonra da devre arası transfer olmazsa, sezon genelindeki başarısızlığı buna bağlıyor ve ilahi adalet olan türk spor yöneticisi de sepeti koluna herkes kendi yoluna demek zorunda kalıyor. Yoksa bizim spor kültürümüzde, sabırlı yönetim modeli her zaman öncelikli olmuştur. Bak, Yılmaz Vural 22 senedir Elazığspor'un başında!

Alfabetik sıra ile ihtiyaçlar ve gündeme gelenler, arada kalanlar, gitse iyi olur dediklerim var, bi' bakalım.

*Antalyaspor. Mayıs ayında tartan pistte şampiyonluk turu atmak istiyorsa kesinlikle takviye yapması gerekiyor. Öncelikle savunma göbeğine, Deniz ve Emre Güngör arasına girecek, yerli veya yabancı ama tecrübesi ile ince ayar çekebilecek, pislikleri mayısa kadar halının altına atabilecek bi' stoper lazım. 2. takviye de, eğer yapabilirse Diarra'ya alternatif, girince tabelayı tehdit edecek santrafor. Semih Şentürk şu anda Antalya başta olmak üzere 3-5 takımın yarasına merhem olabilecek konumda al beniye sahip. Yakışır:Semih Şentürk+Cris

**Beşiktaş. 2. yarıdaki 51 puanlık pastadan 40 puan toplaması gereken Beşiktaş'ın takviye yapacağı yeri bilmeyeni dövüyorlar. Öncelikle sol bek'e ardından da hücum hattına takviye yapması bekleniyor. Sol bek için Gökhan Süzen adı geçiyor ancak izlediğim kadarıyla adam ön tarafta daha başarılı, daha çok işe yarar gibi duruyor. Ön taraf içinde Nene ve Baros isimleri var. Baros aynı Semih gibi gol sorunu yaşayan takımlara antibiyotik etki yapar. Pektemek'in sakatlığı sezonu kapattığı için Almeida arkasına belki de yanına bi' golcü lazım ki bu adam Baros olursa işler değişir. Özellikle de Almeida'nın kaçırdıklarını düşününce iştah açan bi' transfer olur diyorum. Yakışır:Baros

**Bursa. Ozan İpek'in gidişi, Tuncay'ın 3-5 haftaya yayılacak sakatlığından sonra asıl ihtiyaç olan golcü transferinden önce sol kanat için birini bulmak şart oldu. Sağda solda adı geçen kimse yok. Gökhan Zan adı geçiyor ama yedek kulübesini doldursun diye. Ha, dur. Ozan İpek transferinde takasla Bursaya gelecek diye konuşulan Hüseyin Kala var. İşte ben o çocuktan ümitliyim. Yalnız Ertuğrul Sağlam, Ferhat Kiraz ile devam edeceğim olmadı Vederson'u öne atarım diyebilir. Ama asıl sorun şu Bursa'nın tam olarak hedefi ne? Şampiyonluk mu? UEFA mı? İlk 8 mi? Türkiye Kupası mı? Yakışır:Mehmet Topuz+Sercan+Cangele

***Eskişehir. Transfer adı ile yan yana gelince akla gelen ilk isim Alper Potuk oluyor. Ama görülen o ki Alper Haziran'a kadar kalacak gibi. Trabzon dışında adı geçen takım yok. Biz daha klavyenin başına oturmadan, 2013'e merhaba demeden 2 genç oyuncu transferi yaptılar. 2'sinin yabancı olması enteresan. Ama takımın ihtiyacı sağ ve sol kanat için hücum edebilen, dikine oynayabilen bi' isim. Şu anda o bölgelerde oynayan Kamara ve Erkan Zengin'e zor anlar yaşatabilecek bi' isim. Yakışır:Volkan Şen

////Fenerbahçe. İsim olarak bakıldığında transfere ihtiyacı yok gibi duruyor. Ama tek forvet oynadığı sürece Meireles-Topal-Cristian 3'lüsü ile buradan bakkala bile gidemezken, transfer yapmadan Ocak ayını pas geçmenin mümkünatı yok. Dolayısıyla Kaka, Diego gibi adı geçen isimler gayet mantıklı ve olması gereken adamlar. Onun dışında stoper transferi için adaylar her geçen gün artıyor ama nedenini anlayamıyorum. Yobo, Egemen, Bekir ve bekleneni veremese de Serdar Kesimal gibi 4 tane iyi adamın varken, seneye yabancı kontenjanı 5'e düşecekken hala hangi yabancı peşinde koşarlar anlamam etmem. Ama Haziran da bi' sol bek şart, hatta farz. Yakışır:Zarate

||*||Gaziantepspor. Sezon başında en ümitli konuştuğum takımdı ama devreyi nefes nefese, düşe kalka ancak kapatabildiler. Sorunun Hikmet Karaman'ın oyuncu tercihlerinden kaynakladığını düşünüyorum, tabi üstüne sakatlıklar da eklenince tuz biber oldu. Şimdi yeni Zidane diye lanse edilen Faslı mıydı Cezayirli miydi, şimdi adamı da tanımıyorum bi' hücumcu almışlar. İbricic malum Kasımpaşa ile anlaştı diye haberler var. Kesinlikle golcü+kanat hücumcusu almaları gerekiyor. Yoksa kümede kalma ile kalmama arasında götün götün terleyecekleri kesin. Yakışır:Kujovic+?

/*/*/Galatasaray. Hiç transfer yapmasa da olur. Çünkü kadro ligi ve bu tur için CL'ni kaldırabilecek kalitede. Ama Schalke'den sonrası ciddi ciddi düşünülüyorsa ki düşünülmüyorsa ayıp, sol kanat için transfer şart Riera'yı sol bek oynatarak CL de çeyrek finalde kuraya katılamazsın, gülerler hemde kıs kıs gülerler hacı abi.. Stoper isimleri var, mesela Ömer Toprak. Gelirse çok sevinirim, Semih ile birlikte nefis bi' ikili olacaklar, milli takımdaki gibi. Seneye 5 yabancı kontenjanı olacağını da düşünürsek, büyüklerin bir an önce yabancı sayılarını azaltıp kaliteli yerlilere yönelmeleri, saldırmaları, koşmaları gerekiyor. Yakışır:Ömer Toprak+?

*-*-*Trabzonspor. Transferden önce kadrodaki her bölgede yer alan 5-6 adam fazlalığından kurtulmaları gerekiyor. Barış Özbek, Vittek ve Cech ile yollar ayrılmış. Darısı 29'un da kampa katılması gerekipte gelmeyen Alanzinho ve Henrique'ye olsun. Ha, Colman da gelmemiş ama olsun, geçmişin hatrına o affedilebilir emeğe saygı+rep. İlk ve tek iş, golcü. Çünkü Şenol Güneş hocanın taktiğinde Janko ile bu iş yürümez. O da bunun farkında ve TSYD seminerinde, "bazı yabancı transferler baskıyla yapılıyor" diyerek Janko ve benzerlerinin kendisinin istemediği halde alındığını, sonra da başarı beklendiğini ima etti. İyi de yaptı. Yakışır:Webo

Takımlarında gözden düşen, forma bulamayan, işportada dolaşmaya hazır isimlerden Baros, Sercan, Çağlar, Ceyhun Gülselam, Gökhan Zan, Mehmet Topuz, Cris, Serdar Kesimal, Özgür Çek, Semih Şentürk, Escude, Ferhat Öztorun, Volkan Şen, Janko, Kujovic, Cangele'nin transfer döneminde sirkülasyon yaratması muhtemel oyuncular arasında olduğu da aşikar.

Baros için Trabzonspor ya da Beşiktaş, Sercan için yeniden Bursa veya Eskişehir, Çağlar için Gaziantep, Ceyhun için yeniden Antalya ya da Eskişehir, Gökhan Zan zaten Bursa ile flörtte gibi ama Gaziantep için fena olmaz, Mehmet Topuz için Eskişehir ya da yeniden Ertuğrul Sağlam'ın kanatları, Serdar Kesimal için Gaziantep bulunmaz fırsat, Özgür Çek bi' Letonya, Semih Şentürk'e Antep uzak gelir Bursa da anlaşalım ama Eskişehir'i de unutma, Escude Antalya da Sevilla günlerinden bi' demet sunabilir, hatta Cris Antalya sıcağında Lyon havası oynayabilir, Ferhat seni Gerets harcadı Kadıköyde ah ah, Volkan Şen Beşiktaş'a gelecekse gelsin yoksa kalsın Trabzon'da ama Antep de gider ona, Janko'nun takımı doldur boşalt yapacak misal Nobre yanı Mersin, Kujovic'i sonradan hatırladım ve bi' anda Semih'in önüne Baros'un arkasına koydum, Antep, Bursa, Antalya için biçilmiş kaftan, son olarak Franco Dario Cangele sende git Antepe Hikmet Karaman seni ayağa kaldırır olmazsa Ertuğrul Sağlam'ını unutma.