25 Şubat 2013 Pazartesi

Dani Alves Giller

Hiddink zamanında neden Hasan Ali’ye şans verilmiyor milli takımda diye düşünüyordum. Sonra bi’ ara Hiddink’i Kayseri maçında statta gördüm. Arkasından Serdar Kesimal ve Hasan Ali’yi milli takıma çağırdı. Sonra öyleydi böyleydi derken olaylar olaylar adam gitti fenere imza attı. O zaman Serdar Kesimal ile birlikte elden kaçırdık diye hayıflanmıştık. Sonuçta türk oyuncu piyasası kısır, yabancıdan maksimum verim alamazsam iş yine bizimkilere kalıyor ki onlarında durumları ya gaza gelirse oynarım ya da keyfe keder modu.



Hasan Ali’yi sezon başından beri min. 15 maçta izlemişimdir. Bi’ adam bu kadar kaçak dövüşmez. Bu kadar yavan top oynamaz. Bi’ kanat adamı hiç mi bindirme yapmaz? Evet, yapmaz. Mesela dünkü tek kale Kasımpaşa maçında bi’ tane Hakan Ünsal bindirmesi yapmadı. Bırak yapmayı teşebbüs etmedi, edemedi. Hatırlarsın Hakan Ünsal’ın zamanında ne deli bindirmeler yapıp rakip sağbekin aklını başında aldığını. Ha, diyeceksin ve diyebilirsin Hakan Ünsal nerede Hasan Ali nerede? Yani Vizontele nerede?
Aykut Kocaman koca bi’ ilk yarı sonunda bi’ zahmet Hasan Ali’nin yetersiz olduğunu gördü ve onun yarım tık üstünde yer alan Ziegler ile bu durumu revize etti. Ama sezon sonunda Fenerbahçe ekonomisine sahip bi’ kulübün Andre Santos seviyesinde bi’ sol kanat oyuncusu bulup o bölgeye monte etmesi gerekir. Ya da altyapıdan bi’ cevher mi çıkarırlar ya da Salih gibi bi’ yetenek mi bulurlar ben bilmem.

Milli takımda bi' an önce Hasan Ali'yi kaldırıma gönderip gerekirse Caner Erkin'i beke çekerek bu seçime bi' aksiyon almalı. Sonrasında İsmail iyileşir falan olur işte bi' şeyler..
Gelmek istediğimi nokta şu Hasan Ali oynadığı sürece aşağıdaki listede adı yer alan tüm isimler Fenerbahçe maçlarında Dani Alves olabilir, olur, aralarında olmuş olanlarda var, olacak olanlarda var, ne ararsan var.
İşte Dani Alves Giller;
Sabri Sarıoğlu, Roberto Hilbert, Serkan Balcı, Michel Basser, Serdar Kurtuluş, Erdem Özgenç, Cem Can, Koray Arslan, Jerry Akaminko, Emrah Eren, Abdurrahman Dereli, Salih Dursun, Erhan Güven, Adem Alkaşi, Rızvan Şahin, Serkan Yanık…
O değilde Dani Alves’in adının devamında Giller olsaymış, daha bi’ albenisi olurmuş. Giller’ın okunuşuna dikkat!

"Oha lan, Dani Alves'ın daha nasıl bi' albenisi olabilir adam Barcelona'da oynuyor" dediğini duymadım sanma!

23 Şubat 2013 Cumartesi

Enflasyon Düşer, Hükümet Düşer, Trabzon da Düşer Merak Etme

Şaka değil? Belli mi olur? Bak puan durumuna küme düşme potasıyla 6 puan fark var ve daha 11-12 hafta olduğunu da düşünürsek hiç de olmayacak bi' şey değil yani hacı abiler. "Yok artık olum koskoca Trabzonspor küme mi düşecek? Sende saçmaladın mı bokunu çıkarıyorsun." Diyenleri sıradaki 5 maçlık fikstürden rezil halde, ahı gitmiş vahı kalmış takımın kaç puan çıkartacağını tahmin etmeye davet ediyorum.

Mersin (d), Kasımpaşa (d), BJK, Bursa (d), Antalya

Daveti Kabul Et...
Düşüneceğim...
İlgilenmiyorum..
Yemedi...
Sözkonusu bile olmaz...
İgnore...

Bu 5 maçtan 15 puan alırız diyen godfather kılıklı polat alemdar beyinleri saygıyla selamlıyorum. Gezegenlerinde başarılar diliyorum.

Trabzonspor takımı geçen hafta Bamba'ya bağlanmaması gereken bi' fener mağlubiyeti aldı. Çünkü Bamba o topları kendi kalesine değildi kornere atsaydı yine bi' şey değişmezdi. Bunu inkar edebilecek çok trabzonlu bulurum hatta elimi sallasam ellisi diyeyim sen anla. Eğer Trabzon teknik heyeti bu mağlubiyeti Bamba'ya bağlayacak olursa bizim burada fikstüre falan bakmamızın manası yok. Trabzon düşer diye başlık atalım içi boş olsun, boşuna zırvalamamış oluruz.

5 maçlık fikstür için son ekran görüntüsü 5 puan alırsa iyi dedirtiyor ki farklı olacağını da hiç sanmıyorum. Maksimum 9 puan alırlar. Ama en kötüsüne hazırlıklı olmaları gerekir.

Hele bu 5 maçtan sonra ki 7 maçı yazsam bu yazdıklarıma katılmak için koşa koşa yanıma gelirsiniz diye yazmadım. O yüzden Trabzon bu sene düşmezse bi' daha düşmez diyorum. Ama bazı şeylerin farkına varılması bazen küme düşülmesi iyidir. Bakınız, Bursaspor. Düştü, çıktı dersini aldı 5. büyük oldu.

Trabzon tarihinin ufku en geniş 5 adamını say desen Şenol Güneş'i saymadan geçeni tenhada kıstırıp ıslak odunla döverler. Ha, ben bi' de Tugay Kerimoğlu derim orası ayrı bi' konu. Ama Şenol Güneş gibi bi' zihni tabiri caizse türlü oyunlarla bezdirip ekarte edip koltukta kendi kendine ağnanıp kerkinmenin kime ne faydası olacak çok merak ediyorum, bilen varsa buyursun.

Trabzon ligde kalırsa, öncelikle 2011 yılındaki kupanın peşini bırakmalı işine gücüne bakmalı. Saçma sapan FİFA önü, UEFA yanı, TFF arkası bilmem ne protestolarına son verip kendi yönetimini taraftarını tribününü prostesto edip eleştirmeli ki kendine gelebilsin.

Yoksa bi' efsane vardı, diye başlayan hikayelere konu olur sonra da yalan olur gider. 75 milyonuz yarın bi' gün 80-90 derken bi' bakmışsın ki 100 milyon..

22 Şubat 2013 Cuma

Schalke Özeti


2 aydır beklenen CL son 16 maçı geldi çattı. Kim oynayacak, nasıl oynayacak, Drogba geldi Burak n’yapacak, Sabri coştu Valencia izlemeye geliyor Eboue’ye n’olacak, Schalke zaten Almanyada cortu çekti bizde burada kayışlarını kopartırız, zaten Almanya da kendi evimizde gibi olacağız, sıradaki gelsin, yarı final kesmez vs. vs. derken beklenen gün geldi ama ben maçı izleyemedim.

Eee o zaman neyin yorumunu yapacaksın deme, oturdum gece 01 de banttan 90 dakikayı yeniden izledim. 1-1, bu oyuna göre kimse için hayal kırıklığı olmamalı.

Tamam maç öncesi Schalke’nin Almanya da ki durumu, Gaassarayın ligde ki liderliği üstüne gelen klas transferler falan derken bi’ favori olma durumu ortaya çıkmıştı, yalan yok. Ama cümle içinde geçen “Schalke’nin Almanya’da ki durumu” dikkatlerden kaçtığı için bugün “Almanya’da nasıl galip geliriz” soruları piyasaya sürüldü. Çünkü Almanya ligi ile Türkiye liginin 1 olmadığı tekrar ortaya çıktı. Yani bi’ nevi şöyle bi’ durum oldu. Biz Almanlara “La olum Hans, bak bizim lig çok kaliteli 5. ile 16. Küme düşme tehlikesinde, lider bile arayı açamadı. Ama sizde Bayern koydu gidiyor, o ne boktan bi’ lig nasıl kalitesiz la öyle, tüüüüüü…Ayıp ayıp..” dedik. Almanlarda öyle mi Ahmet böyle mi Saffet dediler ve Almanyadaki durumu gösterdiler.

Bunu yazmamı bekleyenler daha çok bekler. Neyin kalitesi olum ya. Bunlar hikaye, popülist medyanın yoppoloş blogger yaklaşımları, geçelim bu teraneleri. Dün bizim grandepunto Sneijder ile Drogba’nın takıma monte edilmesini daha ayarlı bi’ şekilde yapabilseydi. Ya da bi’ diğer ihtimal olan Hamit Altıntop topa daha insan gibi vurmayı deneyip ayak içi bıraksaydı köşeye skoru 2-0 yaptığı anda işler çok değişik olurdu. O zaman Fatih Terim’in bugün dev posterleri verilirdi gazete eklerinde. Yok artık deme, bunlar daha önce olan ve bundan sonra olması muhtemel olaylar. Yani duvarında bi’ posterlik yeri hazır tut, ne olur ne olmaz kardeş!

Sneijder ve Drogba için daha ayarlı bi’ şekil nasıl olurdu diyorsan. Zor bi’ soru sorduğunun farkında olman gerekir. Drogba, Sneijder, Burak bi’ arada nasıl oynara geliyor işler. Aslında olur, 4-3-1-2 diye bi’ taktik var. Ama arkadaki üçlü çok sağlam olması lazım ki bunu yapabilesin. Misal Pirlo+Marchisio+Vidal gibi yada Xavi-İniesta-Busquets tabi bunlar uç örnekler ama Hamit-Melo-Selçuk ile bunu yapmak mümkün olabilirdi. Ama Schalke gibi bi’ takıma karşı kanatları sadece savunma bekleri ile savunmak pek mantıklı gelmiyor ki dün sahada ki olay da buydu ve olmadı. Terim son atmosfere göre olması gereken oyuncuları sahaya sürdü. Ne Sneijderi ne Drogbayı kesemezdi. Ama Hamit Altıntop’u kesebilirdi. Burak Yılmaz’ı sağ tarafa atıp Hamit yerine solda Ambrabat ile başlayıp, Drogba arkası Sneijder yapıp, Hamit’i yanında oturtabilirdi. Hem daha derli toplu bi’ oyun olurdu, hem de küsük yapacak adam sezon başından beri formsuz olan Hamit olurdu.

Ben olsam öncelikle Sabri ile başlamazdım. Çünkü Michel Bastos Sabri’nin savunabileceği basit sol kenar hücumcularından değil. Forma numarası bile 9 adamın boru mu? Sanica Boru Elazığspor olsa neyse dersin ama değil işte. Melo kararı hocanın antrenmandaki form durumuna göre aldığı bi’ inisiyatif zaten Yekta da çok ekstra bi’ şey katamadı takıma.

Özet dedik, yeni bölüm gibi oldu.

Gelsenkirchen'de beklediğim 11;

Nestor-Eboue,Semih,Dany,Riera-Melo,Selçuk,Sneijder-Umut,Burak,Drogba

Umut sol tarafta bekine nefes aldırmaz, Burak sağda rakip solbeki 2. sarıdan oyundan attırır. Sneijder araya oynar, Drogba atar. Melo ve Selçuk ortayı daha rahat kontrol eder. Skoru ele alınca Drogba ve Burak yerine Hamit sağa, Ambrabat sola geçer.

1-1 ,  Schalke avantajlı uzatmanın manası yok. Yenecen gelecen, sonra önüne bakacan. Poster için yer hazır dedik işte!

6 Şubat 2013 Çarşamba

Soyunma Odası

Fatih Terim, size göre grandeTerim bizim mahallede grandepunto ve yeni versiyonu ile elgrandepuntodeportivo, babamın deyimiyle FatiliUlus, bana göre de "Aygaz, dınının" !! İşine gelirse, what can I do sometimes... Other games, during games, under the control retro trağma!

Onun için; çok otoriter, soyunma odasında eser geçer, gerekirse sevene zulmeder yakar geçer diyorlar. Zamanında Okan'ı Emre'yi soyunma odasında patakladığını bilmeyen yoktur, benim dışında. Ama Leeds maçında kırmızı karttan sonra Emre'ye "bugün cuma enseyi kapağğ" dercesine indirdiği tokat, soyunma odasında yaşanacaklar için bende şüphe oluşturmadı değil? Her neyse... Zamanında efsanevi bi' kadroya liderlik yapan, soyunma odasında gerekirse "1,2,3 tıp" oynatan, Hagi Popescu gibi Barcelona soyunma odasından çıkmış, Taffarel gibi Romario, Bebeto, Ronaldo, Rivaldo gibi efsanelerle soyunma odasında don değiştirmiş bu denli klas adamların yeri geldiğinde "ossuruğunu düğümlemek" (virgül ile bi' nefes alıyoruz) , Emre'yi Okan'ı fırçalamayla kıyaslanabilecek kadar basit bi' olay değil. Hani bunları neden söylüyorum, haberiniz olsun diye.

Şimdi yine benzer bi' soyunma odası oluşmaya başladı. Dikkat et benzer diyorum ve altı çizili kalın ve italik. Drogba, Sneijder, Muslera, Eboue, Melo, Selçuk, Burak, Umut, Johan, Ujfa, Engin ve diğerleri. Öyle zorlaştı ki işler, içinden çıkmak için pisagor gibi antin kuntin denklemler gerekebilir. Sezon sonunda gidip gelenler olabilir, olacaktır da bundan şüphe yok. Ama önemli olan ortamın kontrolünü ele almak ve mayısa kadar gerekirse "ossuruk düğümlemeye" devam etmek.

Eboue, 2. Braga maçının devre arasına 1-0 mağlup girdiklerinde "teknik direktörümüz beni devre arasında çok şaşırttı, zira bağırmayı çok sever. Oysa bu defa soyunma odasında çok sessizdi. Sessizliğinden anlam çıkardık ve ikinci yarıda elimizden geleni yaptık" demişti. Demek ki Fatih Terim de bazı şeylerin farkında ve insan psikolojisine nasıl tepki vermesi gerektiğini yıllar geçtikçe daha da iyi kavramış. Bu da şu anki durumun kontrolünü elde tutmak için gerekli olan 3-5 iyi çözümden 1 tanesi olarak göze çarpıyor. Bakma, grandepuntodur, aygazdır falan aman iyi adamdır ara sıra severim. İyi huyları var, kötülerden çok olmasın!


26. Hafta | 17 Mart 2013 Pazar
Mustafa Denizli'nin 10,5 numara tanımı ile hafızalarda yer edinen ve sezon sonunda BJK şampiyonluğu ile sonuçlanan sezonu hatırlamayan ve hatırlamak zorunda olmayan çok kişi vardır. Yine o sezonda o çok kişinin hatırlamadığı ve hatırlasa bile çok şey farketmeyecek bi' şey daha var ki Mustafa Denizli'nin 28. hafta hesabıdır. Denizli, 28. hafta geldiğinde lider olacağız ve sonrasında 33. haftada şampiyon oluruz, demişti. Ve öyle olmuştu. Pazar akşamı Rıdvan Dilmen'in dediği "Galatasaray isterse diğerleri şampiyon olurlar" sözden yola çıkarak yaptığım hesaba göre 26. hafta ligin resminin hardcopy'si olacak gibi duruyor. Ama sen diyeceksin ki şimdi bize soft copy lazım, o da olacak merak etme. Biliyorum bi' Mustafa Denizli değilim!

10 Şubat-17 Mart arasında 2'si Schalke ile CL, 6 tane süper lig 3'ü deplasmanda olmak üzere toplamda 35 günde 8 kritik maçtan oluşan bi' fikstür var. Öncelikle şunu söyleyeyim 6 süper lig maçında 18 puan alınması(55 puan yapar) 27. haftada Ali Sami Yen de ki İBB maçında şampiyonluk turu atılmasına neden olabilir, sonra yok efendim bizim haberimiz yoktu falan pişman diye tırıvırı yapılmasın. Hemen o 6 maçı hatırlatalım;

Antalya, Akhisar(D,Schalke öncesi), Ordu, Eskişehir(D), Gençlerbirliği(Schalke öncesi), Kayseri(D)

Şampiyonluktan bahsetmişken Beşiktaş ve Fenerbahçenin bu 6 haftada ki fikstürünü de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Yani Galatasaray 18 puan alırken BJK ve FB de 18 puan alamaz mı? Alamazlar.
Dur la dur sakin ol. Çünkü birbirleriyle maçları var ve bu durumda en fazla 16 puan alabilirler. Bu da şu anda 5 ve 6 olan puan farkının 7 hafta kala 7 ve 8'e çıkmasına neden olacaktır. Ama şu sarsıntılı süreçte 6 maçtan 4'ünü deplasmanda oynayacak olan Fenerin bu fikstürden 18 puan çıkarması da hiç kolay görünmüyor. Doğrusu o iş olmaz hacılar, haa diyorsan şike şike olacak o ayrı!

Beşiktaş: ElazığD, Gaziantep, SivasD, Fener, TrabzonD, Kasımpaşa
Fenerbahçe: MersinD, TrabzonD, Kasımpaşa, BeşiktaşD, Bursa, AntalyaD


İşte tam bu kritik dönemde Burak Yılmaz'ın 2 maçtır yedek kalması, Drogba'nın gelişi ile forvette kimin oynayacağı kimin yedek kalacağı hatta kimin tribüne çıkacağı soruları, Sneijder'in 11'e girmesi ile tek forvete dönülme olasılığı, Melo'nun 4 maçlık cezasına verilecek olan tepki ve dönüşte kadroda yer bulamama olasılığı falan pişman cevapsız sorular sinsilesi. Elgrandepunto deportivoyu zor günler bekliyor. Bu durumla ilk kez karşılaşmıyor o yüzden sinir stres yapmayacaktır. Umarım saçmalamaz ve 2000 yılından sonra Allah'ın ona lütfettiği bu güzel kaderi, tarihe altın harflerle geçirecek hadiselerle tamamlamayı başarır. Neden lütuf dedim? Çünkü Schalke ardından Barcelona ya da Madrid-Manu galibiyle eşleşilmediği taktirde yarı finalde içten bile değil, demek mümkün.(Ben rüyadayım, yarı final rövanşında uyandırırsınız)

Teoman'ın Renkli Rüyalar Oteli

6 maçta 18 puan meselesi, arada 2 CL maçı stresi, konsantresi falan derken kolay değil, üstüne bi' de turu geçeceğim diyorsan hiç kolay değil. Ama bu noktada Drogba ve Sneijder ile oluşan kadro derinliğinin gerekirse 6 maçta 18 puan alıp, CL de turu da geçmesi gerekmez mi? sorusu gelebilir. Çok doğal. Gelmezse ayıp olur. Ama gerçekçi olmak gerekirse 6 maçta 14 puan(51 yapar) ve Schalke'yi geçerek CL de çeyrek final yapılması Türkiye şartlarında herkes tarafından gelir geçer not alacaktır.

Sonuçta sihirli deynek Terim'in elinde, ya takımı alıp zirve yaptırarak kendi başarılarının üstüne çıkacak, ya eşdeğer bi' oranla geçmişi egale edecek, ya da lig ile idare edecek ki Schalke'ye elenmek-transferlerden sonra-çok tatminkar bi' sonuç olmaz.

Bu konudan çıkaracağınız ders ya da mesaj, eğer 6 haftada 14-18 aralığında bi' puan toplarsa Galatasaray ligi zaten bitirir. Devamında ligde rahatlayacağı için CL'ne daha üst düzey bi' konstanrasyon sağlayabilir. Bütün bunlar soyunma odasındaki yüksek egolu ve çoğu başarıya doymuş futbolcunun, midesinin açlıktan kazınmış hale dönüştürüp sahaya göndermekle yükümlü olan 'FatiliUlusun' birey yönetimine kalmış.

17 Mart Pazar akşamı Nisan-Mayıs aylarının resmini belli etmezse bende bi' şey bilmiyorum. Bak gör!

3 Şubat 2013 Pazar

Belhanda>Webo+Emre+Ziegler

Kesinlikle Sivas maçından önce yazılmıştır. Boş konuşmayın, atlamayın hemen!

Alex'in gidişinden sonra, Aykut artık çift forvete döner olmazsa ilk geldiğinde denediği(Niang+Stoch+Dia) gibi 4-3-3'üne kavuşur(Kuyt+Stoch+Sow), dedik. Ama her iki seçenekte olmadı. Topal+Selçuk Şahin+Cristian ile bi' şeyler yapmaya çalıştı. Alex'in yerinde ilk yarı boyunca Cristian'ı sonrasında bi' ara es kaza karambole Sezer Öztürk'ü falan denedi. Sezer bi' gol attı sonra ki maçta etkisiz kalınca kayboldu gitti. Tabi bunların içinde koca kıvırcık kafasıyla Salih Uçan diye bi' çocuk sahne aldı ve kimse buna kayıtsız kalamadı. Hemen altı çizili, hem kalın hem italik, büyük puntolarla not ettik adını sağa sola. Ama Aykut Kocaman Alex'in gidişinden sonra nasıl devam edeceğine bi' türlü karar veremedi.

Devre arasına girerken Aykut kendi kendine bi' triplere girdi, sonra çıktı, aha tekrar girdi, şaka lan şaka çıktı derken ortaya Belhanda diye bi' isim çıktı. Açıkçası Ligue 1'i detaylı takip etmediğim için Belhanda'nın kim olduğunu ne iş yaptığını o güne kadar bilmiyordum. Baktık, araştırdık, okuduk, dinledik falan ve herkeşlerce ortak bi' kanıya vardık. Adam yetenekli beyler! Alex'in yerinde net iş yapacak adam, türkiye liginde gideri var dedik araya da bi' iki overrated, underrated kelimeler serpiştirdik. Yani anladık ki Belhanda gelecek, yine 4-4-1-1 ile devam edecek Fenerbahçe. Belhanda isminde konsantre oldu tüm fenerliler, aralarında iyimser olanları da Belhanda gelmezse alternatifi hazırdır diye düşündüler. En azından yapılacak hamlenin niteliği belli diye ümitlendiler. Bunun yanında Sneijder+Drogba transferi ile şenlenen piyasa da Aziz Yıldırım'ın nasıl bi' cevap vereceği de beklentiyi daha da arttırmadı desek yalan olur. Durduk yere yalan söylemeye gerek yok.

Böyle bi' ortam da Montpellier başkanı Belhanda ile turnayı gözünden vurmak isteyince bütün ihtimaller yok oldu. Ve Alaaddin sihirli lambasından Belhanda yerine Webo+Emre+Ziegleri çıkarıp masanın üstüne bıraktı. Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Alex'in gidişinden diye başladığım yazıda kesinlikle Webo, Emre ve Ziegler'in durumları tartışmak için klavye başına oturmadım. Devam ediyorum...


Belhanda gündeme gelince forvet arkası için transfer yapılacağını düşünüyorsunuz. Ama transferin son gününde alakası olmayan 3 oyuncu transferi yapılıyor. Sonra bildiğimiz isimlerle transferi kapattık deyip, bilmiş bilmiş ekeşiyorsun. Adam gibi çık ve Belhanda'yı istedim olmadı, alternatifte yaratamadık de.

Tamam Emre'nin orta alan rotasyonunda topu ileri taşıyıp oyunun seyrini değiştirebilecek bi' isim olduğu tartışılmaz. Aynı şekilde Pierre Webo'nun kariyerinin sonunda FB ile zirve yapacak olmasına diyecek bi' sözüm olamaz ki Webo performansı ile bunu hak etmişti. Diğer taraftan Hasan Ali'nin, kaldırımın ötesinde sessiz sedasız, katkı vermeden, ne etliye ne de sütlüye dokunmadan geçirdiği ilk yarının ardından Reto Ziegler'in tercihine mecbur bırakılmasına kim ne diyebilir?

Ama ekranlarda, basın toplantılarında, saha kenarında bi' futbol görüşünden, felsefeden ve o felsefenin sonucu ile belli bi' sistemden bahsediyorsan transferin son gününde Allah ne verdiyse misali transfer şovunu kimseye açıklayamazsın. Anlatsan da kimse yemez.

Çünkü, geldiği günden beri Alex De Souzayı al aşağı etmek için elinden geleni yapan ve amacına ulaşan, dolayısıyla hayalindeki 4-3-3'ü oynatmak için istifa edip tekrar dönme taktiğini uygulayarak koltuğunu sağlama aldıktan sonra dilinden düşürmediği pas oyununa dayalı taktiksel felsefeni hala izlettiremiyorsan, kusura bakma kırmızı başlıklı kızı kurtların elinden kurtarıyorum desen de yemezler...

Aykut Kocaman ne yapacağına karar veremeyen biri görüntüsünde ve bu durum hiç kimseyi şaşırtmıyor, fenerliler dahil. İstifa ediyor geri dönüyor. 4-3-3 diyor, Alex ile olmaz demeye getiriyor. Tamam diyorsun, hadi Alex go home, al sana ortam oyuncu transfer dönemi vs. Ama yok!

Türkiye hiçbir teknik direktöre, bu hiçbir tabirine Fatih Terim ve Mustafa Denizli de dahil olmak üzere bu kadar imtiyaz bu kadar şans verilmemiş. Sanırım Aziz Yıldırım, "benim olduğum yerde kimse istifa edip gidemez, ancak ben kovarsam gider" demek istiyor ve Mayıs'ı bekliyor.

Açıkçası Niang-Stoch-Dia'yı birlikte izlemek istemiştim olmadı. Şimdi de Salih-Meireles-Emre'yi izlemek isterim ama o da olmayacak gibi göründüğü için bazı şeyleri satırlara dizmenin zamanı gelmişti. Emre yerine Belhanda gelseydi, Salih-Meireles-Belhanda olsun derdim. Sonuçta Salih sahada olması gereken gerisi patolojik hareket.

Ha, unutmadan bazı şeyleri istemek için Fenerbahçeli olmak gerekmiyor haberiniz olsun. Dolayısıyla Galatasaraylı olmadan, Sneijder ile Selçuk İnan'ı Burak Yılmaz ile Didier Drogba'yı izlemek isteyebilirsiniz.

Umut fakirin ekmeği ise futbol ne'yi oluyor?