20 Mart 2013 Çarşamba

Latzsio / Lazio ve SS'si

Yunan futbolcunun Nazi selamı çakmasından sonra aklıma önce Di Canio sonra Lazio geldi sonra tekrar Di Canio geldi. Di Canio'nun sevmeyeni çok, seveni de az değil. Ama oynadığı futboldan hatta o efsanevi golünden çok faşist selamı vermiş olduğu konuşuluyor. Beni ya da seni veya hepimizi adamın oynadığı top ilgilendirir siyasi görüşü ya da özel hayatı zerre ilgilendirmez. Ama sende diyeceksin ki selam verecekse neden spor müsabakasında veriyor? Sende haklısın da müsabaka nedir, TRT'ye bağladın iyice. Di Canio'nun yaptığı hareket değil yaptığı yer yanlış. Düşüncesi benim umrumda değil ama bu Di Canio gibiler ortaya çıkınca, tepki koymak için piyasaya çıkanların da kimi desteklediğini biz çok iyi biliyoruz ama hiç dile getirmiyoruz nedense, dimi ibnetorlar? Bak Lazio hem de SS'i var diye dımtıslı bi' giriş yapacaktım, ama Muscolini, Di Canio derken diğer ibnetorların siyasi hesapları aklıma gelince bende yolumu şaşırdım.

Lazio 2000'ler den sonra tabiri caizse fısss, hava gazından öteye gidemedi. Bi' ara batar gibi oldu, Romalıların yarısı biz kime koyacağız diye üzülürken diğer yarısı beter olsun Di Canio gibiler diye sevince boğuldu. Tabi bi' şekilde Lazio kıçını kurtardı, sonra geldi Roma'ya da koydu orası ayrı konu. Şimdilerde ise ne şampiyon olabilen, ne de küme düşen ama gazetelerde ve dillerde anadolunun güçlü ekiplerinden biri olarak kabul edilen bi' takım havasındalar. UEFA'yı zorluyor, CL desen imkanı yok gücü yetmez, yetmiyor da zaten.


Çeyrek finalde herkesin gönlünden geçen takım Basel'di. Ancak Lazio'nun güzelim italyan kulübü olmasının dışında elle tutulur bi' Klose'si ve Hernanes'i var. Basel olmadı n'yapcaz lan diyenler telaşa gerek yok. Çünkü Lazio'nun oyunu tek kaleye çevirebilecek pas kalitesi, seyircisi ile baskı kurabilecek stadı, ekstra performans verebilecek 2-3 oyuncusu, yakalayınca 5lik yapabilmesi mümkün değil. Mesela bi' Tottenham çıksaydı böyle geniş geniş siyaset yapıp sosyal mesajlar vermeye çalışamazdık. Sonuçta Gareth Bale yani, bi' Lorik Cana değil dimi?

Juventus nedeniyle italya ligini takip etmekten gurur duyuyoruz. Ama bu sene kaç tane Lazio maçı izledim de burada atıp tutuyorum, 3 tane falan belki 4 olur o da belki. Ama geçen seneye göre Lazio da değişen ne var bence yok.

Hatta Klose sakat ilk maça belki yetişecek, Zarate kadro dışı ki oynarsa farklılık katacak isim o olur, bu arada Marchetti de sakatlanmış ama kaleci yönünden sıkıntıları olmaz. Lazio'nun üretken olmayan hücum hattına, takımın genel oyun temposunu eklersek ve Aykut Kocaman'ın üst seviyede konsantrasyon gerektiren maçlarda ki oyun anlayışını yan yana koyduğumuz zaman iddaacılar için 2 maçta da kısır geçecek maçlar olacak gibi görünüyor.

Asıl önemli olan konu, Fenerin önceki turların tersine ilk maçı Kadıköyde oynayacak olması. Çünkü Aykut, Bate ve Plzen ile ilk maçları deplasmanda oynadığı için 0-0'a her türlü razı olan bi' oyun modeli ve oyuncu tercihleri ile maçlara başlamıştı. Şimdi ise ilk maçta avantajlı bi' skor elde etmek, Bate ve Plzen'e göre daha tehlikeli ön alan oyuncuları olan rakibi kontrol altında tutacak bi' oyun anlayışı ile sahaya çıkacak, çıkmak zorunda. Lazio görünüşte etkili olabilecek bi' takım değil ama asıl tehlike burada başlıyor. Yıllardır hep önde oynadığımızı sandığımız ama rakibin bizi uyutmasından başka bi' şey olmadığını elenince anladığımız zamanlarda ki takımlara benziyorlar. Tabi Aykut'un zaman zaman rakibi uyutarak maç kazanan takımına karşı uyutma taktiği biraz zor işler orası ayrı konu ama Lazio kurasını çekince aklıma direk o geldi.

Onun dışında Fenerbahçe bu turun %51 favorisidir, benim içim. Daha fazlasını da söylerdim de sonra hazmı kolay olmuyor. Emre'nin oynamaması tabi ki dezavantaj ama Salih'in çıkışı bu süreçte önemli ve inşallah Aykut zahmet olmazsa şans verir. Vermezse ne yapacak, Selçuk Şahin forever yine lanet olsun dostum. Orta saha önemli, Ledesma, Hernanes gibi biri savunma önünde diğeri forvet arkasında Lazio'nun kaderini belirleyebilecek 2 adamları var.

Diziliş olarak tek santraforlu, 4lü defans fenerle aynı ama kanat varyasyonu fazla etkili olmayan ama direnci yüksek bi' takım, bildiğimiz italyan işte. Orta sahaların performansı turu kimin geçeceğini belirleyecek ve Salih oynarsa, oynatılırsa U20 DK'nı beklemeden dünyaya bi' mesaj verebilir. Bu ihtimali kimse göz ardı etmemeli, en azında bi' kenarda dursun aklınızda bulunsun.

Fener favori dedik diye, Lazio'yu çok mu basite indirgedim bilmiyorum ama 2. maç seyircisiz bundan hiç bahsetmedim, dikkatini çekerim. Fener turu geçemezse bu ilk maçta alabileceği dezavantajlı skordan dolayı olur. Yani 2. maç seyircisiz olsa bile Lazio ilk maçta istediğini alırsa rövanşta turu geçer, bunu yaz bi' kenara. Bi' de şunu yaz, favori fener turu geçer! ....Heralde galiba sanırsam!

SS demişken, lisedeyken merak ederdik. Lan bu SS ne, AS ne diye! Tabi internet yok o zamanlar tak açıp bakamıyorsun öyle keyfine göre, sonra yıllar geçti bugün baktık ki Societa Sportiva imiş o meşhur SS takısı. Societa Sportiva ise golf, tennis falan olması gerekmez diye de düşünmüyor değilim!

Bi' Fotoğraf Çekilebilir Miyiz?

Avrupa görmüş adamın hali bi' başka oluyor, yalan yok!

18 Mart 2013 Pazartesi

Real Madrid Analizi Var, Yer Misiniz?

Real Madrid'in şaşalı adına kandın da mı geldin, yoksa yine ne sallamışım diye merak eden azınlıktan mısın? Başlığı görüp de ver bi' sol tık gitsin diyenlerden mi, yoksa youtube da göğüs dekoltesi belgeseli ararken kendini bi’ anda burada bulanlardan mısın? Ama sende Mourinho'nun Kayseriye gelişine güvenmiş, öncesinde Terim'in Madride gidişine tav olmuş bi' hava var. Ama boşver bizim işimiz var, Real Madrid gibi bi’ takım makine gibi işliyor, işledikçe parıldıyor ama biz makine düzeni cümlesinin yanında analiz yapma sevdasındayız.

Bu başlık ve bu konu çeyrek final öncesi 15 gün boyunca sürekli karşınıza çıkacak ve bu kalın puntonun altında Antartika ligi temsilcisi Real Madrid’in bilinmeyen yönlerini öğreneceğiz, hiç bilmiyoruz ya öğrenelim dimi. Medyamız, kendini medya zannedenler, medyacılık oynayanlar ve tribünlere oynamak için yanıp tutuşanların hepsi Real Madrid analizi için cam kenarında yağmuru izleyip kahvesini yudumlayarak hazır kıtada bekliyorlar. Olimpiyat hakkında, sporcu yetiştirilmesi adına bu kadar kafa yormaz bu tipler. Ama diyorum ya; az görmüş ama çok bilmiş bloggerlar, az bilmiş ama çok görmüş gazeteciler yapmayın etmeyin, Real Madrid’in analizi falan olmaz. Aklı başında bi’ dünya vatandaşı Real Madrid Analizi, Madrid de neler oluyor, Mourinho’nun planı ne? benzeri başlıklar görse ilk sözü "degetadamsende" olmazsa gel yanıma...

Real Madrid analizi yapanlar nasıl bi’ dünyada yaşıyorlar acaba? Düşünüyorum da ne yazacaksınız o metinlerin içine, nasıl dolduracaksınız köşe yazılarınızda size ayrılan altıpasın içini. Ronaldo’yu nasıl durdurmak gerekirin planını mı anlatacaksınız, Mesut’a adam markajı mı verdireceksiniz? İsterseniz Engin Baytar'ı Pepe'nin üstüne salıp oyundan attıralım, ne dersiniz? Şaka gibisiniz cancağazlarım. Ronaldo’yu durdurmanın planı mı var? Belki Sabri, olmadı Gökhan Zan!

Yapmayın etmeyin çekolar, gençliğinize yazık. Beyninizi bu tarz küçük hesaplarla yormayın. Şike kaosundan yeni çıkmış, futbol seviyesi vasatın altında, topun oyunda kaldığı zaman desen faul nedeniyle kaybolan vakitten bile az ise ve bu ligin takımı CL de çeyrek final yaptıysa zaten orası zirvedir. Daha da davosa gelmem deyip uzamanın vakti gelmiştir. Bu saatten sonra alınacak en ufak başarı bile nimettir. O yüzden bırakalım rakibi nasıl eleriz, al aşağı ederiz planını da çeyrek finalin zevkini çıkaralım. Açalım Star’ı, alalım çerezimizi, nevalemizi, dinleyelim Ercan Taner abimizi...Nasıl ama mani gibi dimi? Derken uslu uslu 4-5 tane yiyelim gelelim Madrid'ten diye düşünelim, kazanırsak dökülürüz sokağa, çıkarız meydana sorun değil.

Ha, ben analiz yapmayalım dedim diye turu İspanyollara vermiş gibi oldum şimdi, farkındayım. Ama hiç de öyle değil. Madrid turu geçmek için istemese de favori ama bu iş o kadar kolay olmayacak orası kesin. Her ne olursa olsun, makine gibi tıkır tıkır işleyen bi' takımın işine çomak sokmak için klavye başında sallamamız yeterli olmayacaktır. O yüzdendir ki Barcelona ve Real Madrid için analiz işine girenlerin ne yapmaya çalıştıklarını anlamıyorum, anlamayacağım da. Şansımız yaver gitsin, sonra bakarız. Ne demiş, kullanıcısı belli olmayan fake hesap sahibi konfüçyüs, olduğu kadar olmadığı kader yeğen!

Tahmin mi? İlk maçtan sonra hallederiz, hacılar pançolar..

13 Mart 2013 Çarşamba

Klavye Başında Tur Değil Stage Atlarsınız!

Bizim elemanlar sordu maçtan önce,
-- "Engin bey, yine maç var yine mesaideyiz n'olacak bu işler, bu gece yokmuş maç nedeniyle İşler Güçler"
++ "Sikinti yok olum, Turkcell TV ile 60 dakika cepte sonrasını Schalke düşünsün" dedim. 
Tabi böyle bi' cevap alınca apışmamak elde değil ama bizimkiler hiç altta kalırlar mı tabi ki hayır,
-- "İyi, hoş, güzel de Engin bey, Schalke alır diyoruz biz, siz ne diyorsunuz? Bastos, Farfan, Marfan"
deyince dayanamadım yapıştırdım cevabı;
++ "2-2 biter rahat olun" dedim.

Eskiden Turkcell TV mi vardı?

İlk maçı da yarım yamalak izlemiştik, yine mesaideydik, yine kıvranıyorduk nasıl izleyeceğiz derken ustream yetişmişti imdadımıza. Tabi o zamanlar Turkcell TV gibi bi' nimetin farkında değiliz, TİVİBU zaten oturumda bloke edilmiş, bildiğin Emrah şarkısı çareler çaresiz imkanlar imkansız diye devam ediyor. Ustream'in totemi galibiyet için yeterli olmamıştı ki ilk maçın 55 dakikasını ıkına ıkına izlemiştik. Dün de aynısı oldu, 4 dakika geriden gelen Turkcell TV de ilk 60 dakikayı izledik sonra yola çıktık, çıktığımız anda yemişiz 2.yi. Yalnız arabada radyoyu açtığımız an, skoru 2-2 diye duyunca "lan geri içeri girip izlesek mi" diye de düşünmedim değil. Sonuçta totemse, en incesini yapıyoruz bi' işe yarasın dimi. Misal 12 Mayısta Kadıköyde ki süper final totemini açıklasam burası yıkılır ama hiç gerenk yok covanni!


Analiz mi o da ne ola ki?

Önce diğer blogları inceledim. Şu 2 maçtan sonra hala ders çıkaramamış olan var mı diye, hala utanmadan akıl veren var mı diye, hala bilmiş bilmiş konuşup ekeşmişlik yapan var mı diye..Ama hala var be abi, hala inatla şöyleyken şöyle oldu böyle olmalıydı, ben demiştim falan deyip bunu ciddi ciddi paylaşıp gubaranlar var. Fatih Terim dün yazılı yazısız bütün medyayı al aşağı etmiştir, herkese bi' susun da işimizi yapalım demiştir tartışması bile olmaz. Maçtan önce herkes Drogba+Sneijder+Burak ile başlanmayacağını tahmin ediyordu. Hele ki ilk maçtan sonra bunu hepimiz yazdık. Yok hocaaaa, böyle olmaz, kes birini oturt yanına, bak sen bilmezsin ben daha iyi biliyorum, çekil ben oturacağım oraya dercesine ahkam kestik. Peki o ne yaptı? Büyük maçlar büyük oyuncularla kazanılır dedi, çıkardı kozları açtı tüm kağıtları, ailece ama akıllıca hücum etti, oyuna hükmetti ki 1 devrelik oyun Schalke'ye yetti de arttı bile. Biraz şans olsa ilk yarı 1-2 yerine 1-4 biterdi bizde yolda radyodan maçı anlatan spikere küfretmek zorunda kalmazdık. Sonuç olarak demek ki o daha iyi analiz edebiliyormuş, yalan yok, lamı cimi hiç yok, bunu ilk defa kabul ettim ama hala etmeyenler neyin peşinde bilmiyorum. o=FT

Sonra düşündüm. Biz ilk maçtan sonra atıp tuttuk ama bu grandepunto neyi gördü de jeneriklik "büyük maçlar büyük oyuncular.." lafını söylerken çok emin konuştu. Hemen ilk maçı tekrar düşündüm. Hamit'in direkten dönen topu, Burak'ın kaçırdığı pozisyon, Schalke'nin oyun üstünlüğüne rağmen net pozisyonunun olmaması, Bastos'un karşısında Eboue yerine Sabri'nin olması, Sneijderin solda kaybolup gitmesi ve kaybolan orta sahada hüküm süren Jones'un 2. maçta cezalı olması...Bak, bi' solukta okuyamayacağın neden listesi çıkardım sana. Açıkçası nedenini falan bilmiyorum da direk hücum ederek oyuna başlamak Türk takımları için tek seçenek diye düşünüyorum. Çünkü savunma yapamayan, yapmayı bilmeyen, yaparken sıçıp sıvayan garip genlerimiz var kimseyi kandırmayalım. Topla, tüfekle, Allah ne verdiyse, ailece ama akıllıca biraz da oynayarak şişirmeden hücum edelim. Bu yönde kendimizi geliştirelim, eğitelim.

elmundodeportivograndepunto'nun maç sonunda verdiği röportajda, "1-2 önde iken Sneijder ve Burak'ı çıkarıp sola Ambrabat'ı, sağa başka bi' orta saha alıp 4-5-1'e dönmeyi bende biliyordum ama oyuncularıma o güveni verip karşılığınıda almışken neden geri çekilelim ki?" demesiyle vay be dedim. Demek ki yıllardır röportajlarında "felsefe" diye bahsettiği oyun anlayışının bi' realitesi varmış, adam imparator beyler dedim. Zaten devre arasında herkesin tiviti ya da tivit atmaya üşenenlerin aklından geçen direk şu değilse bende neyim; devre sonunda sakatlanır gibi olan Drogba'nın çıkıp Ambratın sola geçmesi ve 4-5-1 ile oyunu tutma fikri. Dolayısıyla bütün olan biteni bi' kenara koyduğumuz zaman, 86' da Burak Yılmaz yerine Umut Bulut giriyorsa o dakika itibariyle bütün köşe yazıları, bloglardaki maç analizleri, match studyler, infographicsler, maç önü ve devre arası akıl hocalıkları falan 90+5 de yalan olmuş, imparator klavye başında tur değil stage atlarsınız beyler diyerek racon kesmiştir.

Ama o bizim dilimizde yine "grandepunto" hatta goygoy tavan yaparsa "elmundodeportivograndepunto", babama sorsan yine "FatiliUlus" der, sen yine "imparator" demeye devam et. Ama gönlümüzde ki yeri hep aynı hiç değişmez, "what can I do sometimes"

Engin bey ne la? Şaka mı bu diyenler için bende bilmiyorum, öyle seviyor çocuklar...

10 Mart 2013 Pazar

Bugün Günlerden Schalke


2. tur kuraları çekilmeden önce ve doğal olarak çekildikten sonra da en çok konuşulan takım Schalke 04. Dillerden düşmüyorlar. Schalke bu hafta ne yaptı, Schalke berabere kalmış, Schalke yenmiş, Schalkenin maçı var, bugün günlerden Schalke, Bond 007 ise Schalke 04... Son olarak Dortmund'u yenmeleri ve maç içinde Huntelaar'ın sakatlığı yine bu yönde bi' laf ebeliği yapmanın yollarını açmış oldu. Tabi bu durumu pas geçmenin, hele de maça 2 gün kala bu asisti elinin tersiyle itmenin mümkünatı yok. Ver fanı gitsin Huntelaar'dan Schalkeye..

Drogba ve Sneijder hiç gelmemiş olsaydı ne kaybederdik diye düşünmüyor değiliz. Amannn biz bize daha iyiydik sanki, diyenlerde olmadı değil oldu. Şu anda ligi koparmış olabilir, Gelsenkirchen'e net bi' skor avantajı ile gidiyor olabilirdik. Ama ne ligi koparabildik ne de Schalke rövanşına istediğimiz skorla gidebiliyoruz. Yani sezonun geri kalanı için salı akşam ki 90 dakikaya göre şekillenecek bi' atmosfer oluştu. Çünkü ilk maçtan sonra herkesin kafasında baş ağrısı, olmadı karın ağrısı yapan "Almanya'da nasıl galip geliriz" sorusu Eskişehir ve G.Birliği maçlarında 5 puan kaybedilmesine neden oldu. Her neyse olanlar oldu. Ama son osmanlı imparatoru "elgrandepuntodeportivo" nun stad ekranında kendine bakarak kasıldığı kadar bilinçli bi' imparator olmadığı görüldü. Bizim Fatili Ulus ya da sizin grandeTerim; egosu tavan yapmış, kariyerinde eksiği olmayan 2 adamın gelişini idare edememek nasıl olur resmini çok güzel çizdi, helal olsun.

Gelsenkirchen'den 2001'de ki çeyrek finalin rövanşı olur mu diye hesap yaparak dönülürse; Eskişehir beraberliği, Gençler mağlubiyeti, takım içindeki dengelerin durumu falan unutulur. Peşine Kayseri den 3 puan alınıp Lale Devri için ferman yayınlanır.

Diziliş?

Huntelaar sakatlandı o zaman forvette Farfan mı oynayacak, güzel bi' soru olabilir. Çünkü ilk maçta ve devamında Schalkeyi daha dikkatli izlediğimizde sürekli sağdan bi' şeyler yapmaya çalıştıklarını gördük. Farfan sağda olmazsa Barnetta olacak. O da onun kadar yaratıcı değil yani Riera ve önünde ki muhtemel Ambrabat için güzel haber. Ambrabat demişken 8 milyon euro verdiler ya, bu maçı alsa bi' zahmet hiç fena olmaz.

Geçenlerde solda Umut, sağda Burak ve ileri uçta Drogba ile 3'lü bi' hücum hattı, arkalarında Melo-Selçuk-Hamit oynamalı demiştim. Biri kenarda oturacaksa Sneijder oturmalı, performansı kulübeyi sindirmesi için yeterli demiştim. Ama sezonun en iyi 2 oyunun oynandığı Antalya 90 dakikası ve Gençlerbirliği ilk yarısını düşününce 3 santrafor yerine tek santraforla oynamak daha mantıklı gibi gelmedi değil.

Veltins arena ve CL atmosferini göz önüne alınca ailecek hücum yerine öncelikle pas oyunu ile oyunu tutmak daha mantıklı geliyor. Hamit, Melo, Selçuk, Sneijder, Ambrabat ve ileride Drogba ile başlamak ivmeyi Schalkeye kazandırmamak için güzel bi' hamle diye düşünüyorum. Tabi hemen Burak yedek mi kalacak sorusu akıllara geliyor ama öyle işte. Burak kenarda oturabilir umurumda olmaz ama Ambrabat rakibin dengesini bozmak yerine bizim sol kanadın ortasına sıçarsa bildiğin cinnet. Ambrabat değilde Emre Çolak mı oynasa diye de düşünmüyor değilim.

Ne Schalke'ymiş arkadaş bu! Öyle mi yapsak, böyle mi yapsak nasıl al aşağı ederiz iti bilemedik valla...



8 Mart 2013 Cuma

165845. Pazar ve Yine Atletico Madrid


Cuma
20:00 Galatasaray-Gençlerbirliği
21:45 Genoa-Milan

Cumartesi
19:00 Trabzon-Beşiktaş
21:00 Barcelona-Deportivo
21:45 Udinese-Roma
16:30 Schalke-Dortmund

Pazar
16:00 Elazığ-Ordu
19:00 Fenerbahçe-Bursaspor
15:00 Karşıyaka-Tavşanlı
18:00 Liverpool-Tottenham
18:30 Man UTD-Chelsea
23:00 Atletico Madrid-R.Sociedad
16:00 Juventus-Catania
21:45 Lazio-Fiorentina
22:00 Lyon-Marseille

2 Mart 2013 Cumartesi

Juventus, Napoli, +6 !

Maç öncesi haftalardır serie A dan 2 kelime bahsetmemiş tiplemelerin bilmiş konuşmalarıyla karşı karşıyaydık. Mesela Pirlo’ya Başbakan diyerek kendi çapında bi’ özgünlük sağlamaya çalıştığını sanan ama sahte davranışları yavanlığını adımız gibi bildiğimiz tribün derginin davranışları tweetleri falan bilmiş konuşmalar içinden sadece bi’ tanesi idi.
Maçın başlaması ile topun Pirlo, Vucinic, Giovinco üçgeninde buluşması ile oyunun rengi belli oldu. Bu 3 oyuncu topla buluştuklarında minimum top kaybı ve bi’ sonraki pozisyonun nasıl gelişeceğine dair 6. Futbol bilgileri nedeniyle üstünlüğün Juventus lehinde olmasına neden oldular. Tabi bu gelişme 10 dakika geçmeden meyvesini Napoliye santra yaptırarak vermiş oldu. Ardından Vucinic’in maça noktaya koyması muhtemel golü kaçırması ile “nabalım devre böyle bitecek” derken Gökhan İnler’in defans katkısı ile doksana giden golü geldi.
Desteklediğim takımların devre sonunda gol yemeleri kadar uyuz olduğum başka bi’ konu da yoktur ha. Bak dikkat et, maç sonu demiyorum devre arasına girerken gol yemeyelim de biz o işi maç sonuna bırakmayıza getiriyorum. Keza Napoli de devre sonunda gelen gol ile 2. Yarıda rüzgarı da aldı arkasına 2-3 baskı yaptı ama Buffon tecrübesi ile “geçelim bunları beyler” dedi.
1-1 beraberlik tabi ki Napoli’nin işine gelmedi. Puan farkı 6 da kaldı. Açıkçası mutlak kazanması gereken takım Napoli’ydi ama hiç de kazanmak için kendini parçalamadı. Ha, biz n’yaptık ara ara kontrolü ele aldık, ister istemez Napoli’nin cılız baskı kurmuş gibi gözüken atakları oldu. Tabi 0-1 iken Mirkogol’ün karşı karşıya atamadığı pozisyon maçın kırılma anıydı falan filan işte ya uzatmanın manası yok.
Napoli'nin gücü Juventus'u yenmeye yetmez, kimse kusura bakmasın.
Açıkçası Juventus’un Barcelona, Real Madrid, Man UTD seviyesinde olması için yani bi’ tık daha ileri gitmesi için 3 tane eksiği var. 1 ve 2. Nedenler aynı, 5li orta sahanın kanat oyuncuları ve 3. Olarak Vucinic’in yanında ki isim. Lichsteiner tamam iyi niyetli ama iyi niyetin yeşil sahada yeri yok be Stephan. Ekstra katkı veremiyorsun, rakibe korku salamıyorsun, her sene dersleri 54’ten 55 ile geçip karnesine 3 getirip bunu zafer olarak görebilen öğrenci gibisin be Stephan. Diğer taraftan dün oynayan Peluso da Stephan gibi iyi niyetli. Aynı şekilde Peluso dan önce oynayan Yaz sezonunda öncelik olarak bu iki yere takviye gelirse, Vucinic’in yanındaki eksikliği falan unut gitsin.
Sırada Celtic maçı var, Serie A da görüntü çantada keklik ama önemli olan CL de zirve yürüyüşü ve Celtic sonrasında kimin geleceği ve devamı..