26 Haziran 2012 Salı

Sempatiğimsin // Azzuri

gençliğimizin kısa bi' özeti

Not: Bu yazı Gigi Buffon'un 2006 DK elemelerinde İsviçre maçındaki Alpay Özalan vari italyan milli marşını okumasını izledikten sonra klavyeye alınmıştır, sonuçta klavye delikanlılığı bizim işimiz. Sonra yok efendim şöyle böyle demeyiniz, olcağ bu olcağ bu

94 dünya kupası, daha 8 yaşındayım deyim yerindeyse ben daha g.t kadarkene, Amerika 94 DK maçlar hep gece geç saatlerde oynanıyor. Ama kendi adıma bi' takım seçmem gereken yaştayım ve hislerim daha 8 yaşında hiç bi' şeyin farkında değilken bile İtalya demişti o günlerde. Hatırlıyorum çeyrek final maçını Baggio kardeşlerden Dino'nun 30 metreden Zubizarettayı avladığını, unutmadım yarı finalde ki Bulgar maçında Roberto'nun klas plasesini ve hep gözümün önünde RB' nun auta gönderdiği ve Taffarel'in dizlerinin üstüne çöküp sevindiği o anı o unutulmaz resmi

İşte İtalya bu turnuvada oynadığı 3'lü savunma anlayışı, beyaz yakalı alınması gereken koleksiyonlar içine giren forması, tellioğullarından Balotellisi, bi' kolu uzun diğer kolu kısa formalı De Rossisi ve ince ayarları, klası ve varlığıyla hepimizi mest eden duruşuyla Andrea Pirlo'suyla 8 yaşından beri sadece benim değil, herkesin çocukluğunda ki sempatik sevgilisinin İtalya olduğunu bi' kez daha gözler önüne serdi.

Dünya üzerinde açıkça söylemekten hiçbir zaman çekinmediğim ırkçılıksa ırkçılık diyorum, nefret ettiğim alman milletinin futbol takımı ile dünya üzerinde sempatik sevgilim diye adlandırdığım formasında ki mavisine kurban olduğum İtalyan milli futbol takımı 2006 DK 'sında ki yarı finalin rövanşına çıkıyorlar. Hatırlayamanlar için kısa bi' özet geçeyim. Alman milli takımının ballı bebeleri yine böyle medya pohpohlaması, ev sahibi avantajı ve çeyrek finalde Arjantin TD'nünün saçma sapan tercihleri nedeniyle yarı finale gelmiş, diğer tarafta ise italya'nın şikeden sıyrılmış halkın deliğanlı çocuklarının gerçek efsanelerinin alınterini ortaya koyması ile yarı finalde Dortmunda o zaman ki adıyla Westfallen de karşı karşı gelirler. İtalya, italya gibi duruşunu sergiler sahada Cannavarosu, Buffonu, Tottisi, Pirlosu ve tabi ki Alessandro Del Piero'su ile, ya almanlar? Onlarda bildiğimiz gibi lanet, sevimsiz, sinsi, beleşçi, hazıra konan tipte ofsayttan hakem yardımı falan dileniyorlar ama nafile panpa! Uzatmanın manası yok, Del Piero koyar İtalya finale doğru yolunu alır.

Aradan geçen 6 yılda kabul etmek lazım almanlar o günkü kadronun üstüne çok şey koydular.  Bi' Mesut Özil koydular ki tadından yenmiyor, şu anda hangi ülke milli takımına koysan o takımı tek eliyle ayağa kaldıracak etkinlikte bi' top oynuyor, oynatıyor. Tabi sadece Mesut değil, Khedira, Hummels, Gomez, Müller, Reus gibi çok ciddi yetenekleri olmasa da makinenin nefis parçalarını bi' araya getirdiler. Bunların hepsini kabul ediyorum. Bak dikkat edersen almanları ilk defa övdüm. Ama unutma seni oraya getiren biziz, indirmesini de biliriz =)  

İtalya 2006'da ki dünya şampiyonluğundan sonra açıkçası yan gelip yattı. 2008 ve 2010'u biz de ordaydık yeeaaa demek için filmden geçirdiler. Ama bu sene özellikle de Juventus'un yeniden eski günlerine dönüp, ligi namağlup şampiyon tamamlamasına istinaden, Buffon, Barzagli, Chiellini, Bonucci, Marchisio, Pirlo gibi oyuncuları milli takım iskeletini oluşturan adamları kadroda bulundurması bugünkü İtalya aşkımızın yeniden depreşmesine sebep oldu. Tabi bunda Prandelli'nin geriye yatırdığı saçlarının altında yatan "artık hücum yapmanın zamanı geldi" fikrinin de payı çok büyük. 

Lafı dallandırıp budaklandırmanın, sakız gibi uzatmanın, tost ekmeğin arasına basılmış kaşarı ıstırdığında kafanı gökyüzüne değdirmene rağmen o kaşarın kopmayışı gibi lafı da uzatmanın manası yok. Kafa ütülemenin, kafa açmanın gereği yok. Yok ile biten tüm cümleler.

Maçın anahtarlarını şuraya koyuyorum.
-Mesut'un orta alanda ki topla buluşma ve pas yapma yüzdesi, 
-Schwe-Khedira ikilisinin Pirlo-De Rossi-Marchisio önünde topa sahip olma oranı,
-Balotelli'nin ruh hali ve akıllı olursa Badstuberi mahvedebileceğinin farkında olup olmaması,
-Prandelli'nin 3'lü ya da 4'lü defanstan hangisini seçeceği ki 3 lü bu maçın anahtarı olur, 
-Lahm'ın karşısındaki Abate'nin 2008 de ki Sabriyi sergilemesi,
-Podolski mi Reus mu? Tabi ki Buffon..

1 tane atarız, üstüne yatarız, kalenin önüne otobüs çekeriz, I. İnönü gibi savunur, Meydan Muhaberesi gibi saldırırız derdik eskiden ama ne diyeceğiz olum geçti o günler geçti ne demiş Ömer Üründül "futbol enteresan". Takır takır oynarız, ön alanda baskı, arka alanda ters kademe, araya ince paslar, arkaya derin toplar ne gerekiyorsa formanın gerektirdiği, mavinin asaleti neyse önce ortaya sonra da almanlara koyarız.

Muhtemel dizilişler ve 11'ler

25 Haziran 2012 Pazartesi

İspanya-Portekiz / Euro Classico


Casillas, Arbeloa, Pique, Ramos, Alonso, İniesta, Xavi, Busquets, Fabregas, Coentrao, Pepe, Ronaldo sahaya çıkacak 22 oyuncudan 12 tanesi Barcelona&RMadrid forması giyenlerden oluşuyor. İspanya için şu yönü bu yönü Barcaya benziyor diye bilmişlik yapmaya gerek yok, adamlar katalanların kopyası gibiler. Tek eksikleri dikine oynayıp adam eksilten ve direk sonuca giden Lionel Messi. O da zaten dünya da 1 tane olduğu için yapacak bi' şey yok. Asıl ilgi çeken Portekiz'in RMadrid benzeri tekmeye kafa uzatan oyun yapısı ve Ronaldo+Pepe.

Portekiz'in için tam bi' Madrid diyemeyiz ama oyun içinde Ronaldo'nun ağzına içine bakmaları, savunmada ve orta alanda agresif oyunculardan kurulu bi' düzende oynamaları Madridlilerin ağzının suyunu akıtıyor. Ayrıca turnuvada Messi olmasa bile Ronaldo'nun saçma sapan bi' şekilde Çek Cum. maçında attığı golden sonra kameraya "Messiiiii" diye bağırması da durumları yine yeniden Messi mi Ronaldo mu? Barca mı Madrid mi? sorularının yeniden gündeme gelmesine neden oldu. Bu da katalan medyasının bu maça başka gözle bakmasına neden oldu. Şimdi soru şu Messi'nin bücür arkadaşları Ronaldo'ya gereken cevabı verecekler mi?

Her neyse El Classico kıvamında bi' maç olacağını en azından o kıvama yaklaşan bi' maç olmasını diliyorum. 2010 da 2. tur da karşılaşan iki takımın maçında hiçbir varlık gösteremeyen ve Villa'nın enfes golüne eşlik ederek evine dönen Portekiz'in bu sefer en azından orta sahayı geçmeye teşebbüs etmesini bekliyorum. Bunu yapmaları içinde ispanya'nın herkesin dilinde olan en zayıf yerlerini yani savunma beklerini olabildiğince zorlaması gerekiyor. Sağda solda konuşan her kimse hep bu muhabbetten gidiyor ama bakıyorsun adamlar yarı finale geldiler. Evet Arbeloa, Ramos kadar üst düzey bi' kanat beki olmayabilir, hem hücumda hem savunmada çılgın atmayabilir, aynı şekilde Alba savunma yönü zayıf olan bi' bek olsa bile bile bile.... Bunu daha önce milyonlarca kez söyleyen milyonlarca insan bulabilirim, ama ne demiş değerli büyüğümüz Total Futbol'un ilk çocuğu yani abimiz "top bizdeyken onlar bize gol atamaz" demiş. Dönüp dolaşıp olayı yine Cruyff ve total futbola bağladık ama günümüzün gerçeği bu o yüzden yapacak bi' şey yok panpalar. 

Umarın çeyrek finalde Blanc'ın yaptığı gibi korkak bi' oyun anlayışı ve ona uydurulan saçma sapan oyuncu tercihlerini Bento da yapmaz. Her zaman ki kadro ile çıkar sahaya ve rakibi zorlamaya çalışır. Bu arada Postiga'nın olmayacağı kesinleşti ve farklı bi' tercih yapmazsa ilerde Almeida'nın oynaması bekleniyor. Peki bu nasıl bi' etki yaratır? Beşiktaş'lıların beklentisi Almeida atsın, değeri artsın, satalım yolumuza bakalım şeklinde ama hiçbir varlık gösteremeyeceğinden de eminler. Portekiz, İspanya orta sahasına ne kadar az pas yaptırırsa o kadar çok oyun içinde kalır ve şansı artar onun dışında 2010' da ki maçtan bi' farkı olmaz ve 1 ya da 2-0 alır ispanyollar.

Peki Del Bosque den farklı bi' kadro tercihi gelebilir mi? Son maçta sonradan oyuna giren Pedro'nun sergilediği hareketli ve etkili oyun acaba diye düşünmeme yol açtı. Ama kimi kenara koyacaksın o da ayrı bi' konu. Hadi Fabregas'ı yanına aldın, Silva'yı oraya çekip Pedro'yu sağda başlatabilir. Neden diyorsan? Coentrao'nun hücuma yaptığı katkıları engellemek için Ronaldo+Coentrao'ya karşı Arbeloa'yı yalnız bırakmamak için Pedro'yu oynatarak Coentrao'yu rahatsız edebilir. Ama Ronaldo'yu daha gözünde büyütürse şöyle de bi' formation yapabilir. Javi Martinez'i 11 başlatıp, Ramos'u sağ bek başlatırsa maça başlamadan nokta koymuş gibi bi' şey olur.

Açıkçası Bento'dan Postiga'nın sakatlığı dışında bi' değişiklik beklemesem de içimden bi' ses Del Bosque'den fantastik seçimler gelecek diyor. Bekleyip göreceğiz, güzel maç olsun ve tabi ki İniesta kazansın.

Haaa unutmadan maçı Cüneyt çakır yönetecekmiş, çok abartmayalım lütfen. Gol atmıyor, asist yapmıyor, çalıma dizip boş kaleye yuvarlamıyor, ince paslar ile oyunu açmıyor, rakip yarı alanda pres yapmıyor, tekmeye kafa uzatmıyor, sadece maçı yönetiyor düdük çalacak la sakin olun bi tamam mı?