Torino Dostlar Kıraathanesi'ni geçince Laz Bakkal'ın karşısındaki binanın 2. katındayız, gelin bi' çay içelim!
29 Temmuz 2012 Pazar
Melo, Yobo // 59 gün
Mesela ben bugün yediğim yemeği yarın yesem mi yemesem mi diye kendime sorarım. 2 gün peş peşe yediğim yemeği 3. gün tekrarlamaya teşebbüs edersem, oğlum Engin derim mal mısın saçmalama, kır 2 yumurta yine de bunu yeme derim. Ama Haziran-Temmuz koskoca 2 ay yani 60 gün olmasına rağmen bizim transfer cambazı yöneticilerimiz aynı yemeği ısıtıp ısıtıp yemekten bıkmadılar. Hatta bıkmayı bırak hiç üşenmeden o temcit pilavının yanına farklı farklı mezeler hazırladılar. Tabi tek bıkmayan onlar değil, medya da aynı şekilde bu işin kaymağını yiyor ama en önemlisi bizim yalnız ve güzel ülkemizin saf insanları da bu trendeler ama aynı yerden milyonlarca kez geçmekten aynı yemekle öğünü tamamlamaktan bi' kez olsun vazgeçmediler.
Melo ve Yobo & GS-FB
2 adam ve milyon dolarların neredeyse göt silme
seviyesine kadar düştüğü ortamlarda yönetilen, ülkenin kedi-köpek gibi
didişmekten orgazm olurcasına zevk alan taraftar kitlesine sahip en büyük 2
takımı. Takımlar bu kadar büyük olduklarını zannederken transfer döneminin
başından bu yana 2 tane oyuncu için medyayı her gün yalan haber yazmaya meşgul
ettiler ve büyüklüklerini yine ortaya koydular. Medyayı yalan haberler yazmaya,
taraftarı bu haberlere inandırıp heveslendirmeye, kıyısından köşesinden ezeli
rakibe gönderme yapıp insanları birbirine düşürmeyi başardılar. Peki sonuçta
n'oldu?
Haziran-Temmuz toplamda 59 gün geçti gitti, ne Yobo ne
de Melo ortada yok. Şimdi herkes bi' bahane söyleyecek. Juventus diyecek,
Everton diyecek, yıllık ücret diyecek, menajerler diyecek, kamp dönemi diyecek
cart curt ne varsa sallayacak. Ama yemezler arkadaş. Sen eurolarla kulüp
binasında kıçını silme noktasına gelmişken transfer sezonunun 2 ayını sanki eşi
benzeri yokmuş gibi bi' adamın peşinden koşarak geçiriyorsan bunun bahanesi
olmaz.
Melo
4-4-2 için en ideal oyunculardan biri ve bunu geçen sene ki oyunu ile
kanıtladı. Gelirken tek şüpheli noktası gördüğü kırmızı kartlar ve sert
oyunuydu ama o huyundan da vazgeçmiş gibi duruyor. Taktiksel açıdan Selçuk İnan
gibi bi' adamın yanında savunmanın önünde Saidoo misali gömülmek yerine hem
geriye savunması güçlü hem ileriye skorer bi' oyunla destek vermek Melo'nun
kıymetini bulunmaz hint kumaşı kıvamına getirmiş olabilir. Çünkü onun
kalitesinde ve 4-4-2'ye bu kadar cuk oturacak adamı bulmak zor olabilir. Ancak
ve ancak p ise q teoremine göre böyle bi' adamın transferini en fazla 15 gün
içinde bitirmek gerekir. Ama aradan geçmiş 59 gün hala tırı vırı muhabbetler,
twitleşmeler, mesajlar, yöneticilerin boş boğazlıkları derken kusma seviyesine
geldik.
Demem o ki Melo
veya Yobo fark etmez, adama teklifi yaparsın kabul ederse eder etmezse de keyfi
bilir. Gelecek oyuncu bi' Hagi veya Alex değilse bu kadar laga luga yapmanın
taraftarın midesi ağrılar sokmanın, ağzını bozmanın anlamı yok. Zamanında Hagi
ve Alex transferleri için çok uzun uğraşlar verilmiş sonucunda da karşılığı
ultra üstün bi' derece de elde edilmiştir. Misal Yobo'nun Fenerbahçe'ye
vereceği katkıyı verebilecek başka bi' adam bulmak çok mu zor. Aziz başkanın 1
milyar dolardan bahsettiği bi' ortamda 2 ay boyunca Yobo ile yatıp kalkmak
komik. Aynı şekilde Felipe Melo, sonuçta kimse bi' Hagi veya Alex değil.
Hea bu arada Yobo gelmiyor diye de
gidip Heitinga ile falan da anlaşmamak lazım, biraz adam akıllı olursanız 5
dakika içinde 5 tane Yobo bulursunuz. Aynı şekilde Melo ile anlaşamadık diye
gidip Gargano gibi sadece savunma yönü olan Saidoo misali adamları da bulup
pastanın çileği diye dalga geçmemek lazım, yemezler !
28 Temmuz 2012 Cumartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)