15 Ekim 2012 Pazartesi

Hissiyatçılık ve Adamcılık

"Bak bu adam var ya tam milli takım topçusu, belki takımında oynamıyor, belki kadro dışı hatta sadece düz koşu yapıyor, belki de sorunlu geçimsiz çirkef ne dersen de ama bu adam milli takım topçusu arkadaş.." Söyleyen anonim gazeteci abiler

Biz bu ve buna benzer hikayeleri çok eskilerden günümüze taşıyarak geleceğin içine sıçmakta rakip tanımıyoruz. Hep bi' "milli takım oyuncusu efsanesi", pohpohlama, gaz verme, şişirme artık aklına ne gelirse aldı başını gidiyor ama milli takım şampiyonalara hiç gidemiyor. Her eleme maçları başlangıcında liderlik ve içerde-dışarda galibiyet, ailecek hücum felsefesi ile sahaya çıkıyoruz, 3-4 maç sonunda ise gençlik aşısı, revizyon, R01, R02 gibi triplerde buluyoruz kendimizi...

Cuma günü sahaya çıkan Hamit ve Emre bu milli takım oyuncusu olma efsanesinden, Mehmet Topal isminden, Sercan ben buldum hikayesinden, Arda'nın taktiksel yeri götünden element uydurma teorisinden, tek başına Umut ile 10 kişi kapanan Romenlere gol atma düşüncesi de İBB ile bala göte 3 büyüklere çelme takma felsefesinden gelmektedir. Avcı milli takımın başına gelirken çok destekledik hatta istedik başarılı olmasını, bak yalandan desteklemek ile istemek arasında çok fark vardır ki biz gerçekten istemiştik başarılı olması için. Ama geride kalan 3 maç gösteriyor ki kendisi hiç istememiş başarılı olmayı ve hala da istemiyor ki aylık 150 bin bana yeter, 1 yıldır görevdeyim 150x12=1800 cepte, kovulsam bile etiketim ile 150 den devam ederim diye mi düşünüyor acaba? Acep Recep sen ne diyorsun?

Budapeşte'ye 2014 DK için tamam ya da devam maçına gidiyorsun ve bugün sokaktaki 100 kişiden 99'unun gönlündeki 11 de yer alan Arda, Selçuk, Burak ve Gökhan Gönül sakatlığı nedeniyle kadroda yer almıyor. Ve Avcı'nın yarattığı antipatik, gergin ortam nedeniyle de bu sakatlıklara kimse inanmak istemiyor. Olaylar olaylar dedik ya demediysek de şimdi diyoruz. Bu eksiklerin yerine kadroya Serdar Kurtuluş ve Jem Paul Karacan davet ediliyor. Ama asıl komedi şurada Jem Paul Karacan kadroya Macaristan'da dahil olacakmış. Ne günlere, kimlere, ne adamlara, keşkelere, yok artıklara kaldı şu ay-yıldızlı forma ona yanarım. Bu hayıflanmamın nedenini 2010 ve 2012 de turnuva başlayınca "lan bizde katılsaydık" dediğiniz gibi 2014'te ki açılış maçında tekrarlayınca anlayacaksınız. Futbolla yatıp kalkan, gündemi değiştiren, cinnete sokup çıkarabilen bi' oyunun egemen olduğu ülkenin Dünya Kupasına katılamamasının vereceği acı, acı olur, oluyor da zaten, ama olmasın be!

Macaristan'da sahaya nasıl bi' 11 çıkacak, nasıl bi' ruh hali yansıyacak sahaya bilemiyorum ama beraberlik durumunda bile şansımızın hem puantaj hem de kafa olarak biteceğini düşünüyorum hatta eminim desem ayıp mı olur diye de içimden geçirdim şimdi.

Elde ki malzemeye göre;

Avcı; 4-2-3-1 Volkan-Hamit, Semih, Ömer, Hasan Ali-Emre, Nuri, Arda, Sercan, Emre Çolak- Umut

Ben(edit);4-4-2 Volkan-Serdar Kurtuluş, Semih, Ömer, Hasan Ali-Sercan, Emre, Emre Ç., Caner-Mevlüt, Umut

Aslında yazılacak çok şey var da, Budapeşte dönüşü Şubat öncesi artık...

Maçın ertesi günü "Allah'ın Ankara'lılarının ne iş var la Moda'da" felsefesi ile çayımızı yudumlarken yaş ortalaması +50 olan Moda efsanesi jön türklerin yorumlarından çarpıcı notlarla haftayı bitirdik. Çoğunda atıp tuttular, Umut-Burak arkasında Necati yaptılar, Selçuk'a gerek yok hasretin var ya dediler, onu dediler bunu dediler, 5 dakika'ya yakın yani Felix bey'in yere düşme süresi kadar konuştular ve en sonunda en çok lafa giren, masanın hakimi jön türklerin Namık Kemal'i günün lakırdısı ile noktayı koydu; "bugün hala 3 puanımız ve keşkelerimiz varsa sebebi bu ülkedeki Hissiyatçılık ve Adamcılıktır".

Moda'da, ne baharı gel biraz daha geri yazdan kalma bi' gündü, ama çekmeceye dönüşü uzun oldu, 3 puan da yalan oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder