24 Eylül 2013 Salı

Çimlere Basma Kartal

    "şu gol sevinci dünya kupası finali olsa böyle olmaz"

Her zaman olmaz ama ara sıra giriş yapmakta zorlandığım, ayar verme mekanizmamın teklediği yazılar olur. Bazen ekeşeceğim konunun can sıkıcı olmasına bağlarım, bazen konu allı pullu olsa da benim canın sıkkındır buna dayanırım ya da kahrolsun bağzı şeyler der alt+F4 ile bu diyardan giderim. Yani oradan bakıp "yine ne saçmalamış bu kerkenez" diyerek şunşuke nakamura gibi sırıtmanın manası olmadığını bi' nebze anlamış olman gerekiyor. 

Sonbaharın bulutlu, sıkıcı, esirekli havasının hakim olduğu şu günlerde mevzuya girmek için yırtınırken bi' hevesle beklediğimiz ve o hevesin karşılığını bi' fırtta olsun almışken, ne içtiklerini merak ettiğim davaroların sahaya atlamasıyla çok bildiğimizi sandığımız ama bi' bok bilmediğimiz futbol mevzusunun yeşil sahada son nefesini verdiğini görmüş oldum, olduk, olmadık mı la yoksa? 

Takımların hal ve gidişine rağmen çok üst düzey olmasa da-zaten sezonda kaç tane üst düzey maç oluyor ki bi' ara bakmak lazım-heyecan olarak seyir nabzımızın yüksek atmasını sağlayacak noktaya gelmiştik. Mesela Almeida'nın gol sevincine dikkat edenler, oyun kalitesi ve üst düzey futbol olarak bulamadıkları seyir zevkini, adrenalinin hangi seviyede olduğunu bu golün ardından taç çizgisi kenarında yaşanan gol sevincinde görmüşlerdir. 

Bu şafaktan sonra Almeida'nın gol sevinci >> Alpay'ın İsviçre maçında milli marş söylemesi

        "1453'ten günümüze tüm kartallar olimpiyat ruhuyla yeşil alanlarda"

Sonra da diyorsunuz ki bu olayların neden bu kadar boku çıktı. Eskiden 1-2 kişi girerdi sahaya o da mahalleden tanıdığımız çılgın Sedat hayranı Timuçin abigillerden olurdu ama şimdi toplu bi' dalma söz konusu oldu. Aslında olay dikkatle incelenecek olursa, 2009 da İsviçre maçında Alpay'ın kükrercesine okuduğu milli marşın ardından hakemin son düdüğü ile yaşanan rezillikler ile pazar günü Olimpiyat ruhunu yaşarken oynanan İstanbul derbisinde Almeida'nın gol sevincinde yaşadığı orgazmın devamında Melo'nun çift dalmasının tetiklediği rezillikler ne garip bi' tesadüf dimi? Ateistler bunu da açıklamalı! Öfkeyle gol sevincine kalkan neye oturur araştırılmalı..

Açıkçası 46. dakikadan itibaren 1-1'i bulacağımız apaçıkken, hatta 1-1'i erken bulursak 2'yi de bulurlar diye rakibin iç geçirmesine neden olan baskılı oyunumuz karşısında tribünden kendini yeşil zemine atmak hangi cahil futbol anlayışının sonucudur bilinmez. Real Madrid'den 6 tane yedik, oturduk üstüne su içtik,  1-5 olup Umut gol attığında alkışladık, siz olsaydınız belki de Umut'u da kovalayıp dövmeye falan çalışırdınız belki belli mi olur? Türk sporu hazmetmeyi ve gerçekle yaşamayı öğrendiği zaman çok büyük bi' adım atacak, o zaman olimpiyatlar, dünya kupaları, avrupa şampiyonaları bize vız gelip tırıs gidecek, işte biz o gün tükeneceğiz! Bizim de hazmetme ve gerçeği reddetme sorunu yaşadığımız zamanlar olmuyor değil, mesela a milli basketbol takımı maçlarında koltuktan orta sehpaya atlamalar, oradan tv ünitesine yatarak kayarak müdahale falan bizde yapıyoruz bi' şeyler..

Biz nasıl 6 tane yemeyi sindirip bununla yaşamayı öğrenmeye çalışıyorsak sizde dünya devi olan Galatasaray'a yenilmenin acısını öğreneceksiniz. Bunda abartılacak, bodoslamadan sahaya atlayacak bi' enstantane yok. Arada sadece kalite farkı yok o yüzden dünya devi dedim, küsmece darılmaca yok tamam mı 1453 kartalları...

"Melih Gökçek'ten nasibini almış, cinnet geçiren garibim Ankaragücü taraftarı"

Ha, bi' de sahaya milyonlarca taraftarı dalmış takımın taraftarı, yöneticisi, başkanı, medyası, eşi, dostu, falanı, filanı..."Beşiktaş zaten cezasını çekti, ceza verilmemeli" diyerek sahaya atlayan taraftarla aynı değişik kafada olduklarını göstermişlerdir. Affedersiniz ama Beşiktaş zaten cezasını çekti derken neyi kastettiniz biz anlayamadık! Tüpçü Futbol Federasyonu diğer takımlara verdiği cezaların aynısı 1453'ten 2013'e kadar olan tüm doğan, şahin ve kartallara vermeli. Yoksa Ankaragücü keyfinden mi 20bin kombine satıp, maçlarını seyircisiz oynuyor ben anlayamadım? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder