1 Ekim 2014 Çarşamba

Londra Gastesi: Arsınıl-Gaassaray

Popescu'nun penaltısını her izleyişimde, fonda Levent Özçelik'in "haydi oğlum haydi koçum" deyişini her duyuşumda, topa vurduktan sonra ellerini yana doğru açarak koşuşunu her izleyişimde, Levent Özçelik'in sesinin ağlamaklı olduğu o anı her dinleyişimde tüylerim diken diken olur, 14 yaşımda UEFA kupası finalini izlerken farkına varamadığım duyguları her seferinde tekrar tekrar hissettirdiğin için teşekkürler Galatasaray, teşekkürler Taffarel, Henry'nin kafasını çıkardığın için, teşekkürler Popescu.
Ama bizim UEFA kupamız var, iyi ki de var!



Arsenal ile o günden sonra ilk defa resmi bi' maçta karşı karşıya geleceğiz, Kopenhag da yaşanan olaylardan sonra ilk defa taraftarlar karşı karşıya gelecek ama liseli ergenler gibi lisecilik oynayan yöneticilerin kendi içlerinde danışıklı dövüşe girmesi, maçın önemi azaltmış görünürken kötü sezon başlangıcı sonrası takım üzerindeki baskıyı azaltmış durumda. Çünkü kulüpte herkes Ünal Aysal başkanlığı bırakma kararından geri dönecek mi dönmeyecek mi, dönmezse aday kim olacak diye onu tartışıyor. Arada futbol takımına da sallamayı da pas geçmiyorlar ama Fenerin Akhisar mağlubiyeti bu eleştirilerin dozajını kırmış durumda.

Anderlecht maçında son dakika da gelen 1 puanı herkes çok küçümsedi. Çok bilmiş milletimin güzel insanları "17-18 yaşındaki küçücük çocukları bile yenemediniz la" diyerek olaya nereden baktığını açıkça belli etmesine rağmen haklı gibi görünmeye devam etti. Anderlecht'i içeride yenemezsen kimi yenip de gruptan çıkacaksın fikrini savunanlara gün doğdu. Ama aklı başında futbolsever Dortmund-Arsenal maçından sonra Anderlecht'ten gelen 1 puanın öneminin farkındaydı. Çünkü bu Galatasaray takımı 2002 yılında 5 beraberlik alıp son maçta içeride Barcelona karşısına tur için çıkmayı başarmış bi' takım. O yüzden şampiyonlar liginde 1 puan 1 puandır lazım olur diyorum.

Ama Anderlecht'ten içeride 1 puanı zor kurtaran takım dışarda Arsenal'den nasıl puan alsın dimi? Sivas maçında rakibe sayısız fırsat tanıyan savunma ile olacak iş mi? Eğer olaylara bu şekilde bakmaya devam ederseniz, Londraya gitmeye hiç gerek yok. Direk Kayseriye gidelim, Erciyesspor hazırlıklarına devam edelim.

İşte o zaman Galatasaray, Gaassaray olmaktan çıkar. Çünkü kulübün kuruluş amacı Türk olmayan takımları yenmek iken ona yenildik, buna pozisyon verdik, takım kötü, hoca şöyle, golcü böyle diyerek bi' yere varamayız. Bu şekilde metrobüste aktarma bile yapamayız beyler, hooppp..

Arsena ile başlayıp önce rakibe bakalım. Premier Ligde 6 hafta sonunda namağlup yoluna devam eden bi' Arsenal var. Ama 2 galibiyet 4 tane de beraberlik ile devam eden yol. 2 galibiyetin birini içeride 90+ da Ramsey'in attığı gol ile diğerini de geçen hafta sezon başı düşme adayları arasında gösterilen Aston Villa'dan erken bulduğu gollerle alan bi' Arsenal takımı var. Sakatlıklarla boğuştukları için kadro kalitesinin aynı seviyede olmaması nedeniyle inişli çıkışlı bi' grafik çiziyorlar. Dünya Kupasında ses getiremeyen Mesut aynı havada devam ediyor. Giroud'un sakatlığı ciddi kan kaybına yol açtı, Welbeck bu kaybı ne denli durduracak belli değil.

Sakatlarda son durum karışık. Ramsey ve Arteta kesin oynamayacak. Koscielny ve Wilshere maç saatinde belli olacak ama onların oynama ihtimalleri düşük.

Maçın anahtar bölgesi orta saha ve dönen topu kimin toplayacağı olacak. Ramsey ve Arteta'nın yokluğunda Flamini ve Wilshere oynarsa Sneijder, Dzemaili ve Selçuk ile burayı ele almak topu olabildiğince pas yaparak dolaştırmak lazım. Wengerin Mesutu nerede kullanacağı da oyunun gidişatını belirleyebilir. Kanatta kullanırsa bizim için daha iyi olur, aksi taktirde Oxlade ile Sanchez kanatlarda 3'lü savunmaya geçtiğimiz şu günlerde doğacak boşlukları affetmeden doldurabilirler. Cazorla'nın kenar hücumcu olarak oynaması daha çok işimize gelebilir çünkü kenarda başlasa da içe kat etmeyi seven biri olduğu için kalabalık orta sahada kaybolup gider.

Maçın sürprizini Alex Telles'in Chambers üzerinde kurmasını beklediğim oyun üstünlüğü ile gelecek kanat akınları olarak bekliyorum. Telles bu maçta da fos çıkarsa, Sao Paulodan İstanbula gelene kadar uçağını takip ettiğim günlere yazıklar olsun. Daha girmem uçak takip sitesine!

Son olarak Burak Yılmaz'ın yanında Olcan mı Bruma mı oynar diye herkes merak ediyor. Bence ikisi de oynamaz, oynamamalı. Burak yalnız bırakılıp Melo'nun yine savunmada olacağını düşünürsek orta saha da baklava yaparak en azından 3'lü savunmanın zaaflarını kapatırız diye düşünüyorum.

Böyle düşünürken de bunun takımı geriye yaslayacağını gördüğüm için vazgeçtim. Sneijder'in savunma önünde oynadığı Sivas düzenini uygun buluyorum ama Olcan yerine Umut'un oynaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü çift forvet olursak hem pres gücü hem de rakibin topu en çok kullandığı bölgelerde baskı kurarak top kaybına yol açar ve oyun üstünlüğünü ele alabiliriz diyorum. Yani net bi' 3-5-2 ile 0-2 çifte şanscıların güleceği bi' maç olacağı ümidindeyim. Galibiyeti konuşmam, beraberlik şampiyonlar ligi için cuk oturur.

Hocamın şansı bol olsun...Bugün ki Popescu'muz Chedjou olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder