4 Kasım 2011 Cuma

Bir Ankaragücü Yazısıdır


9 hafta geride kaldı ve sadece 1 puanı var. Sezon başındaki hedefleri ile şimdiki hedefleri arasında çok büyük farklılıklar var. Aslında bu hedef farklılığı her sezon böyle yol alıyor ama sezon başında ki kadro ile şimdiki kadro arasında uçurum var o yüzden bu sene daha keskin bir belirginlik söz konusu oldu.
Aslında ‘9 hafta geride kaldı sadece 1 puanı var’ demesem hedef farklılığında ki tanımlamadan yola çıkarak bunu tüm Anadolu takımları için yapabiliriz. Sonuçta her takımın bir hedefi var ama kaç tanesi gerçekçi hedefler koyuyor bunu da göz önünde bulundurmak lazım.
Her neyse bahsettiğim takım başkentimizin sarı-lacivertli ekibi eskilerin Büyük Ankaragücü’sü ama şimdikilerin küçültmek için elinden geleni yaptığı artık zavallı hale gelmekte hızla yol alan 101 yıllık koca çınar…
Hedefler demişken sezon başındaki kadro kalitesi ile sahaya çıkabilecek olan; Özden, Uğur, Rajnoch, Ediz, Özgür, Adem, Hürriyet, Sapara, Sestak, Vittek, Tekke gibi bir kadro varken şimdi hücum hattı diye bir şey yok ortada gol atacak adam yok. Haa pardon var Ergin var. Laa bir yürü git olum yaa sen git paintball oyna, orada mikrofonlara show yap yaaa…
Şaka gibi arkadaş !!
Ben Ankara doğumluyum ve altyapısında oynamaya başladığım günden beri bu kulüpte kaos, hesaplaşma, kavga, gürültü,  anlaşmazlık gibi aklına gelebilecek olumsuzluk adına ne varsa yaşanıyor. Ama kimse de demiyor ki ‘yeter lan 100 yıllık kulüpsünüz, başkenti temsil ediyorsunuz, adam akıllı durun durduğunuz yerde yoksa şöyle böyle’… tabi böyle tehdit vari olaylar yaşamak hiç de hoş olmaz ki zaten bunu yapabilecek birisi de yok. Ama ben keşke böyle birisi olsa şu Ankaragücü adam akıllı bir kulüp olsa diyorum.
Derken bu kaosun, kavga-gürültünün, belirsizliğin 1 saniye bile eksik olmadığı bu kulübün öyle bir seyircisi var ki inanamazsın. Mesela bir tezahürat var, “ne yağmur ne çamur dinler severse gönülden sever adamı bilmem ne” diye devam eden ama orada ki o ‘yağmur ve çamurun anlamı o kadar büyük ki boşuna söylemiyorlar.
Kulübün en etkili branşı futbol ve zaten Ankaragücü denilince kimsenin de aklına başka bir spor dalı gelmez. Belki son yıllarda voleybol takımı var dersin ama o da son yıllarda hatta o da küme düştü mü ne, neyse konuyu saptırmayalım.
Bak şimdi…
Bu futbol takımı sezonu açar. Taraftar oradadır, elinde baklavası ve çiçeği ile kız istemeye gider gibi hazırlanır ve sezon açılışı için futbolculara destek verir, basar tezahüratını görevini yapar. “Bıraktım işi gücü saldır Ankaragücü, ooooooooo”(1)
2008-2009 yılı sezon açılışı

Takım tesislerde hazırlık maçı oynar, taraftar organize olur akşam iş çıkışında toplanır hurraaaa… O tesislerin küçük sahası var ya tribünü bile olmayan tellerle çevrili olanlardan, hah işte o, onun etrafını doldurur, pankartlar, meşaleler, tezahüratlar… “Bıraktım işi gücü saldır Ankaragücü, oooooooo”(2)
Bu arada taraftar heveslenir, hem yeni sezon heyecanı hem de takımdan dolayı, hani transfer sezonu falan diye beklenti içine girer hem de bir bok olmayacağını bile bile hem de kendini bile bile kandırarak heveslenir.
Derken takım yurt dışı hazırlık kampı için Avusturyanın feşmeken kasabasının bilmem neresinde kampa gidecektir. Hop! O kendini başarı diye kandıran garibim Ankaragüçlü var ya, o, ya tesislerde takımı havaalanına götürecek olan otobüsü uğurlar, bilemedin havaalanından takımı uğurlar, ama affetmez kesin uğurlar. “Bıraktım işi gücü saldır Ankaragücü, oooooooo”(3)
Takım yurt dışındayken de boş durmazlar burada bir dernek bi koşuşturma vardır, her şey Ankaragücü bir gün o istenen özlenen takım olsun diyedir. Koşuşturma derken mesela yönetimle kombine kavgasına girerler ki sonuna kadar da haklıdırlar ama yönetim hatta benim gördüğüm yönetimlerin tamamı kavgasız, gürültüsüz iş götürmediği için bu işi de sonuna kadar kavga ile halletmeye çalışır. Ama bilmez ki o cefakar garibim Ankaragüçlü 3 kuruş maaşından parayı ayırmış kulübün kasasına gitsin diye kombine parasını ayırmıştır bile !!! “Bıraktım işi gücü saldır Ankaragücü, oooooooo”(4)
Sezon öncesi antreman ziyaretinde desteğe gelen, karşılıksız seven Ankaragüçlüler
Tsyd’nin geleneksel Ankara şubesi turnuvası olur ve maçlar 2 gün oynanır. Taraftar yerindedir. Dimdik, enerjik ve ona benzer şeyler en önemlisi heveslidir hevesli. O 2 gününü ayırır 180 dakikayı 48 saat gibi yaşar. Gereğini yerine getirir ve rica edip acı gerçeğin farkında olsa da hevesini yanına alır, atkısını sallaya sallaya gençlik parkına, ulusa doğru yolunu alır ve bazısı karanlığa karışır bazısı derneğe bazısı kızılaya doğru akar gider. “Bıraktım işi gücü saldır Ankaragücü, oooooooo”(5)
Sezon başlar 3-5-7-10 devre biter takım malum düşme potasındadır. Zor bela kombine bastırmayı yönetime kabul ettiren o Ankaragüçlü için düşme potası veya basket potası fark etmez o hep yerindedir o yeri kimseye vermez vermeye de niyeti yoktur vermeyecektir. Devre arası bir kaos olur, bir olağanüstü kongre, bir canlı yayında birbirini tehdit eden ispiyonlayan yalanlayan yöneticiler, bir tuhaf tuhaf açıklamalar vs. taraftar doğal olarak etkilenir. Forumlarda sikerim sokarım gitmiyorum lan maçınada der, dayanamaz yalnız bırakamaz sevgilisini yine yerini alır. “Bıraktım işi gücü saldır Ankaragücü, oooooooo”(6)
Haa içinde kendi kendine de hesaplaşmaları vardır. Tamamı cefakar değildir aralarında rant peşinde olan “götveren, yalama, yoppoloş” özelliği olanlarda vardır. Mesela bir maraton tribününde 167 tane farklı grup mu olur, olmaz deme, var,  inanmıyorsan gel 19 mayısa gör. Bir taraf Bursaya kardeş der diğer taraf yok der, bi taraf Ankaragücü sen çok yaşaaaa der bi taraf saldırın durmadan der, bi taraf hakeme giydirir bi taraf yönetime indirir, bi taraf iyi gününde kötü gününde hep beraberiz der bi taraf bertaraf....Ama şöyle bir şey var. Kim rantçı kim seyirci kim gerçek Ankaragüçlü o da bellidir ki belki de bu her şeyden önemlidir. Tabi şu an ki duruma olumlu yansıma yapabilecek bir durum değil ama taraftarlık olgusuna etki yapabilecek bir unsur.(!) Bu paragrafta aynı tezahürat maalesef yükselmez ki şimdiye kadar yükselmedi de. Bu paragrafa gidecek sesin özeti şudur; bi taraftar başkana veya yönetime lehte tezahürat yaparken diğer taraftar sadece “sarını yanına lacivert koydum, yıllardan beridir” diye devam eder.(7)
Velhasıl her sezonun sonunda es kaza bir karambole inat edercesine Ankaragücü götü yırtar bir şekilde ligde kalır. O, sezon başında çiçekle-tatlıyla sezonu açan, 3 kuruş maaşından kombine parasını ayırıp kulübe kavga dövüş kombine bastırtan, olağanüstü her durumda yalan dolana rağmen tribünde olan, iç hesaplaşmaları kenara bırakabilen ve karşılıksız destek verebilen taraftardır kümede kalan, bu takımı bu ligde tutan, yoksa Ankaragücü kulüp olarak şu anda amatör kümeye düşmüştür. Buraya gitse gitse “en büyük taraftar futbolcular sahtekar” gider diyeceğim ama futbolcunun da bir günahı yoktur.
Daha sezon içinde ne harikalar ne harikalar yaşanır ki tadından yenmez. Sezon içinde hatta dur dur sezon başı kampında daha maç oynanmadan TD istifa eder ya da gönderilir, sezon 3-4 farklı hocayla tamamlanır, Türkiye’ye gelen en kalitesiz yabancılarla mücadele edilir ve tonlarca para ödenir, futbolcular parasını alamaz, yönetim de artık iki başlılık değil 322 başlılık ortaya çıkar falan pişman işte, daha nicesi var da aklıma gelmiyor.
İnadına heveslenen garibim Ankaragüçlü bir amcamız
Sonuçta Türkiye Avrupa ülkeleri içinde başkentinden şampiyon çıkaramayan tek ülkedir. Bunu da benim duyduğum ilk dile getiren o cefakar, delikanlı, sikerim kaosu ben sarının yanına laciverti koyar keyfime bakarım diyen taraftarı satıp giden Ersun Yanal söylemiştir. Adım gibi de eminim yeri değil ama Ersun Yanal o sezon takımdan giderek hayatının hatasını yapmıştır. Her neyse o konuya bilara geliriz.
Aslında Ersun Yanal demişken, işte o sezon ki Ankaragücüdür aslında her sezon olması gereken ve bu taraftara layık olan. 4 büyüklerin tamamını yenmiş olan, İnönü’den ve Ali Sami Yenden galibiyetle dönmüş, fenere 3, trabzona 4 atmış olan Ankaragücüdür Ankaralının asıl görmek istediği takım. Hatta pankartı bile vardır da millet hemen demiştir ki bak lan hemen götleri kalktı diye ama cuk oturan bi pankarttır; “3.lük 4.lük yakışmaz bize, şampiyonluk yakışır Ankaragücü’ne
Bu yazı uzar gider, hani dedim ya işte budur Ankaralının görmek istediği takım diye. Yok lan yok, öyle bir şey yok. Ankaralının görmek istediği takım Kayseri, Antep hatta İstanbul Bld. gibi artık kemikleşen bir ekonomik yapısı, futbolcu-TD istikrarı olan bir takımdır gerisi zaten boştur filli fotodur.
Demem o ki o kayseri takımının iyi bir kadrosu vardır ama seyircisi bedava yapsan gelmez. Ama burada affedersin boktan bir takım var ama öyle bir taraftar var ki bana kombine basacaksın bende bu parayı kulübe vereceğim diye kavga-dövüş didinen ve statta ne olursa olsun yerini alan bir taraftar var. Aha kayseri takımı Ankaragücü’nde olsun banko ilk 4 kaçarı yok.
Sonuçta bu Ankaragücü bu sene küme düşebilir, hatta düşecektir de çünkü lig dengesi, kadro kalitesi, yeterliliği falan göz önünde bulundurursan kaçınılmaz son yaklaşıyor demektir. Haaa düşmeye de bilir işte onu yine yeniden ve her zaman ki gibi sağlayacak olan Ankaragücü taraftarı olacaktır Anti-X, Gecekondu, Sol Kapalı, Sokak, Mahalle, Semt bilmem ne ama bu sene o güç bile yetmeyecek gibi görünüyor.
Aslında şu anda takım yine düzlüğe çıkabilir devre arası 2 tane forvet transferi ile bunun gerçekleşmesi mümkün ama bunu da Ziya Doğan ile yapabilmek imkansız. Onun devre arasında yapacağı transferler; Ayman, joker lakaplı Adnan, odun Erdinç gibi savunmaya yönelik oyunun içine sıçan tipte adamlar olacaktır.
Bak düşün asıl antrenörde çok büyük sıkıntı var ve taktiksel çok büyük hatalar var ama ben ki taktiksel dehayım şunun şurasında ama 2 kelam edemedim. Niye? Çünkü takımdan önce kulüp bir karar veremedi ki düşelim mi kalkalım mı tamam mı devam mı diye ne ayaksınız olum, taraftarla oyun olmaz adamı anında indirir oradan ona göre…
Yoksa yönetimsel sorunların çözümünün ardından transferden önce Ziya Doğan ile yolların ayrılıp bir daha Türk futbolunun o ve onun gibilerin elinden alınması lazım. Bu konuda çok ciddiyim haa makara falan yapmıyorum. Açık ve net Ziya Doğan ve onu gibiler bu işten bayağı bayağı ekmek yiyorsa ben burada bu saatte gece vardiyasında niye kendimi yoruyorum arkadaş bende yaparım onun yaptığını ve hem de kat be kat iyisini yaparım bilen bilir.
Son olarak 101 yıllık şu koca çınarda istikrar adına söylenebilecek tek söz Musa Cimilli'den başkası değildir. Sevenin çok sevmeyenin yok devam et panpa !!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder