25 Ekim 2013 Cuma

Şifo'lu Genşler

Ankara'da önce Ankaragücü vardır sonra duruma göre Gençlerbirliği yani hobi gibi bi' şey. Gençlerbirliği ne zaman varolmuş, armaya bakarsan 1923 yazar ama göz kararı baktığın zaman Kona-Moşe-Kuşe dönemleri, devamında can yakan büyük takım galibiyetleri, Ersun Yanal ile gelen efsanevi başarılı sezon, sonrasında geçtiğimiz 2 sene tadı damaklarda kalan Fuat Çapa dönemi ve tabi ki İlhan Cavcav adında ete kemiğe bürünmüş bi' demirbaş. Tabi unutmadan Behzat amirimin estirdiği kırmızı-kara havası da son zamanların popülaritesi. Özetle 90'lı yılların başından bugüne kadar geçen 20-25 yıllık bi' zaman dilimi. Zamana takılıp kalmamak lazım.

Mehmet Özdilek, dillere destan ve örnek bi' şekilde noktalanan profesyonel kariyeri sonrasında sokağa çıkamayacak duruma düştüğü İsviçre faciasından sonra halkın gözünde profilini sağlama almak için Antalyaspor ile 5 sezon boyunca takdire şayan bi' istikrar ve her sene yükselen bi' performans gösterdi. Namı-diğer Şifo, Antalya'dan sonra yine aynı seviyede mi kalacak yoksa gönlünde yatan karakartal sevgisi için sabırla beklemeye mi geçecek sorularına Gençlerbirliği olarak cevap verdi. Açıkçası beni çok şaşırttı. Antalya'dan sonra Gençlebirliği gibi hiçbir zaman yukarıya oynamak gibi bi' hedefi olmayan, "komşuda pişer bize de düşer küme düşmeyelim yeter" kafasında lige renk katan bi' kulübe gelerek neyi amaçlamış olabilir, merakımdan çatlamasam da içim içimi kemirmese de acaba demekten kendimi alamıyorum.

Acaba İlhan Cavcav yıllardır biriktirdiği paraları bozdurup, kumbarasını kırmaya ve zirveye oynamaya mı karar verdi? Eğer öyleyse Şifo hocaya helal olsun, ince ayar güzel ayar vermiş, akıllılık etmiş. Ama başkan, "yok öyle bi' dünya, ben yıllardır biriktirdiğim parayı Şifo Mehmet için mi bozdurcam" diyorsa bu olayın bi' mantığı yok. Mantık aramak için sebepte yok, geleneksel dönemlik türk teknik direktör kıyımlarından biri olsa gerek der geçerim.

Uzattık da uzattık ama önce bi' olayın iç yüzünü öğrenmek lazım ki kime nasıl konuşacağımızı bilelim.




Şifo Mehmet hoca, Antalya da 5 sezon boyunca haddini aşmadan ama çok da geri basmadan, yarım adım da olsa ileri gitmenin bu topraklarda nimet olduğunu bilerek, elindeki malzemeden maksimum verimi alarak ve bunlara istikrarlı bi' oyun yapısını taktiksel anlayışı da ekleyerek, kulübe belki de tarihinin hem sportif hem de ekonomik olarak en önemli katkısı yapmış biri olarak tarihe geçmiştir. Ama Antalya seyircisi kendisine böyle bi' teşekkür etti mi bilmiyorum. Bilen varsa söylesin, yoksa ayıp etmişler zaten.

Şu an ki Gençlerbirliği kadrosu lig ortalamasının altında bi' kadro, kesinlikle 2-3 transfer isteyecektir. Ama devreye kadar 9 maç var ve burada bi' etki gösterip en azından takım üzerindeki ölü toprağını atıp silkelenmesini sağlamak için çalışacaktır ve bunu da yapabilir. Hatta sürpriz 1-2 sonuç alabilir, yazalım kenara tutmazsa alabilir demiştik alır demedik der, işin içinden çıkarız. İlk yarı bitmeden Trabzon, Galatasaray ve Beşiktaş ile maçı var, artık kime niyet kime kısmet!


Kadro detayına girelim. Şifo'nun Antalya da çok tuttuğu, bi' zamanlar sağdan soldan topladığı 1 puanların eseri olan Yalçın Ayhan-Ömer Çatkıç ikilisinin benzerini Ramazan ve Sedat Bayrak yakalar mı, neden olmasın. Defansta Sedat yer bulabilir mi o başka bi' detay. Ama hoca önce savunma der, bunu yıllardır sıkıla sıkıla izledik. Şifo gençleri sever, misal istanbuldan getirip 11 oynattığı Emrah Başsan onun eseridir. Şimdi ise Uğur Çiftçi, Ahmet Çalık, Atabey, Artun(kiralık gitti) gibi ve daha sonra adını duyacağımız gençlerbirliği cevherlerini de es geçmemek lazım. Ancak gözle görünür bi' golcü ve oyunu yönlendirmek için gerekli bi' oyuncu eksikliği bas bas bağırıyor, affedersin kıçını yırtıyor kimse bakmıyor. Yani Azofeifa ve Vleminckx'i koy şu takıma bi' anda kolbastı yapar rakibe. Çok da kötü değil, zamanla Şifo ayarı verecektir. Antalya'dan gelebilecek oyuncular olabilir, mesela Emrah Başsan gibi ve Emrah'ı 10 numara pozisyonuna çekip hem takım için hem de Emrah için olması gerekeni yapmış olur.

Gençlerbirliği'ni ne severim, ne de sevmem, ne etliye ne sütlüye bol köpüklü orta şekerli severim. Ama Ankara'yı çok severim, zahmet olmazsa küme falan düşmesinler ayıp ederler. Kumbarada bi' ton parayla PTT 1.ligde komik olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder