14 Aralık 2011 Çarşamba

Bolu-Roma Hazırlık Maçı Hangi Kanalda!

Lan siz var ya siz, başlığı görüp de bodoslamadan tıklayanlar, şaşırıp "bu ne lan Bolu-Roma maçı mı varmış,nerede acaba?" diye kendine sorup yanlışlıkla sağ tıklayanlar, benim bunu yapacağımı bilip yine ne saçmaladı Allah bilir diyenler, siz var ya siz ah siz hatta biz...

Güzel bi saçmalama ile yazıya başlamak artık adet oldu, o yüzden bozmak istemedim diyerek yalanlarla örtmeye çalıştığım kötü bi başlangıç yapmanın verdiği bi his ve aynı anda cümleyi gereksiz yere uzatıp, yazıda ki akıcılığı ve sıkıcılığı artırdığımın da farkındayım ancak ve ancak bu benim olum keyfin bilir, okumazsan yol ağzında inmek sana kalmış.


Bolu da bu hafta iş dolayısıyla izleyemediğim ama özetini izlediğimde iyi ki evde değilmişim ki bu ızdıraba şahit olmamışım lan dediğim, bembeyaz desem yalan olacak ama yarı yarıya karla kaplı zeminde rakibe karşı hiç pozisyon bulamadan kaybettiğimiz neyse ki rakibinde 1 ila 2 arasında pozisyonunun olduğu ama sonuçta tek golle mağlup olduğumuz ve 100. yılda hedeflenen küme düşme potasına tekrar göz kırptığımız, devre arası gelse de 3-5 transfer ile kendimize gelsek diye artık isyanın doruk noktasına ulaştığı ama bi yandan da götün götün yaklaşma tadında sevdiğim takımın Karşıyamızın maçındayız.

Artık kelimeler kifayetsiz kalıyor-ne demekse-bi atasözü desem değil, anlamlı sözler desem değil, kafana göre desem kifayetsiz kelimesinin bozduğu bu garip cümlenin tanımlamaya çalışacağı bi cümle kurmak zorundayız. Sezon başındaki onca ümit, umut, hayal, heyecan vs. hepsi aynı kapıya çıkıyor, şu anda bak saat kaç 22:30 itibari ile sıfırı tüketmiş durumda. Artık sadece destek vermeye en azında küme düşmemeye çalışmak en mantıklısı, zaten şurada devreye ne kaldı dimi! Belki de devre arası 3-5 transferle bambaşka bi takım olup play-off yaparız belli mi olur futbol bu, bi başka deyişle; "dets dı fıtıbıl,its dı fıtbıl" türkçesi top yuvarlaktır nereye gideceği belli olmaz, sanki tsubasa amk!

Bolu'da ki karlı havanın aksine Roma da aşk kokan bi hava vardı diye devam eden tipler vardır. Bazen öyle olmak gerekir ki iş yapar bu tipler işe yarar bazı konularda her neyse. Roma da ki hava aşk mı kokuyordu, meşk mi kokuyordu onu ekran başında en iyisi 15 dakika dayanabilen yayınlardan dolayı tam anlayamadık ama, öyle bi maç izledim ki yine dedim ki Juventusumuza bak be! 


Belki maç 1-1 bitmiş olabilir sorun değil. Skordan çok oyun her zaman ön plandadır reyiz. Uçuk olsa da örnek örnektirden yola çıkarak diyorum ki; Madridin puan durumunda önde olmasından kaynaklı gereksiz favoriliğinin bedelini sahada ki kısa boylu uzaylıların vermesi. Yani, oyun iyi olursa skor zaten kötü olmaz, olursa da 1-2 maçı geçmez. Şöyle de düşünebilirsin, bunlar fani şeyler olum sen neden bahsediyorsun diyebilirsin. Sen de haklısın Pepeeeeeeeeeeeeeee...

Yine müthiş bi orta saha, her zaman ki  gibi istekli, saldırgan, bam bam vuran, 2li 3lü basan bi orta saha hatta bunu kanatlarda oynayan Pepe ve Estigarribia ile desteklediğin zaman noluyo lan dedirten bi görüntü. Romanın farkında olmadan attığı gol ve bir anda kendilerini gol sevincinde bulan futbolcularının buna rağmen bu golü öne geçmeyi değerlendirememesinden kaynaklı ama daha çok Juventusun, senin öne geçmen bi bok ifade etmez burada bileti biz kesiyoruz koçum ona göre demesine bağlı olarak gelişen bi maçtı. Roma yine farkında olmadan bi penaltı kazanıp, farkında olmadığının kanıtı olarak Totti nin iğrenç penaltı vuruşuyla eline geçen, günün 2. fırsatının kıçına bi tekme atıp olay yerinden uzaklaştı. Kalan yarım saatte ise dünyalar kaçtı, ekran başında cinnetten cinnete girdik. 
Bir yandan diyoruz ki ulan iyi top oynuyoruz, top hep bizde, biz yönlendiriyoruz, misal Elia hamlesi ne kadar geç kalmış olsa bile 3-4 net pozisyon bulmuşuz diyoruz ama diğer yandan da Eyüp Juve kitler dediği için, Milan'ın puan kaybettiği hafta kazanmanın önemi için, Juventus için, oyunun karşılığı için, İnter-Milan-Lazio-Roma koyduk mu lan demek için de kazanalım olum atalım lan şunları diyoruz, hatta diyorduk ki baktık piiiiiiiiiiiii maç bitmiş ya la...


Avrupa ki tek namağlup takım olmanın verdiği gurur ile emin adımlarla hatta emin kelimesi yetersiz kalır, sikici adımlarla iz bırakarak yolumuza bakıyoruz. Hadi sırada Udinese var, önce kazanmak her zaman böyle olmalı.

Haa son olarak Conteye artık lafım yok, kafana göre takıl, tarzın iyi, Elianın sana faydası olur, ama zararıda olabilir, bu işler kısmet, bu şansı herkese vermiyorlar, koskoca Juventus lan burası ama sende fena değilsin çaktırma!

Sıkıcı değil de yorucu bi yazı olduğunun farkında olarak, takılmaya devam edin, biz hep buradayız. 

Aklıma gelmişken bi ara evin önünde "Beşiktaşım el ele, hep beraber tribüne" diye uzunca bağıran mahallenin çarşısı vardı, hani gören-duyan-bilen varsa haber versin olum aman diyim haaa, sabreden derviş diye bi' şey var!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder